KARGA
Birdenbire en yeğrek, en körpe uçlarımızı parça parça ederek, gökyüzünün eskittiği bir çift kara pabuç gibi, iki karga ölüsü fırlattı üstümüze Sonbahar. Elimizde bin güzün, bir o kadar da kışın o yomsuz kurşununu, ağulu çamurunu seliyle süpürecek nice görk nice görkem bulunurdu dünlerde. Hem özel hem ortak akçıl kar keseleri; söküçü, sapasağlam, nice sarkmaz yakılar; yalını yazlar kuran o dostluk çiçekleri... Ne ki can çeşmemizde o çoşkun, o hudutsuz, yitik su günlerinin çağıltısını çalan, günmavisi ezginle eşötümlü tutulmuş, umutsuz ve tanımsız gurultusu var şimdi en cırlak susuzluğun. Yasak bize arınmak! yunmak ve unmak yasak!
Saatlerimiz bozuk! yürekleri çürümüş! burkulmuş beyin-leri... Ama yavuz yazgıda kıyağa kıynak indirip şu sırtlan şölenine çökmeye çevrilmemiş bir alazlı kunt yürek, bironur onarıcı gözleyip özlüyor gene de belki bizi, tıkır tıkır bilenip çekiniz çarşımızda.