KITLIK
biz bu dünyayı atalarımızdan değil
çocuklarımızdan ödünç aldık
mavibulut
karın yüzünü yalar rüzgar
damlalar dökülür çam pürlerinden
yürürken damlardan bacalara har
dağlar geyik boynuzudur avlularda
fırtına, pelerin sıyırır eşkıyada
yelenin kanatlandığı yollarda
çerkez ethem dayım olur
çapraz fişekler kuşandırır korkuya
ne kadar da solgunsun, sonbahar
gelme yar yenilgime katılma
iki uçurum arasındayım artık
bileklerimi kanatarak çalılarda
ey ruhuma çöreklenen uzun kıtlık
kuşa yurtsuzluk uzak buluşma
kılıcım kafkasya kapısında kırık
taylı kısraklar terimi taşıyor atlasında
çölde yağmurun yazgısıdır vaha
susuzluğun matarada hükmü
mührünü vurarak sulara
kuma döküyorum mülkümü
kılıç payı verdim dilimi
lehçesi dağınık nehirlerde
kazıyarak soykütüğüme ismini
ellerim laleler yetiştirdi bahçende
ey yaralı turacı es geçen namlu
buğulu beşikte sallanan korku
kalemi kayıp defter önümde
ninemden öğrendiğim o öykü
uzun aşklar sınamıştım oysa
eğerinde doru kısrakların
kokusu ele verir uzak diyarda
ilkyazda solgun bir gülü
ah şimdi ıskalanmış ıslıklarla
boynum toprağında bükülü