KENDİM İÇİN ALTILI
1
Bir gülü bile dağıtamadan içimizde
cehennemden bir resim çizildi kim bilir kaç kez
görmezden geldik deliklerinde kıvranan yılanları
ve umarsız geçtik önlerinden kuyruk acılarının
nasıl sonlanacağını bilmeden ateşe verdik kendimizi
tapınakların yüksek kapılarında kendimiz için
kutsal bahaneler uydurduk seyirlik kristal bir keyifle
su geçirmez aynalarda şimdi hangimiz daha kutsal diğerimizden
hangimiz daha dokunulmaz bir gülün masumiyetinden
2.
ilk demir aldığımız limandan bu yana
öpmek yasak ateşten yapılma yüzünü bir meleğin
külümüzden savuracak kül kalmayıncaya dek yeryüzünde
su; en büyük tapınak bize bizi taşıyan
sütunlar dikilmiş,eskil bir bahçede mor bükümlü
sesimizden başka ses kalmayıncaya dek bastık çığlığı
her defasında evrenin hışırtısı bir opera tümcesindeydi
ağır kelimeler vardı hep kuyruk acılarını kışkırtan
koparılmış bir kuyruğun son bakışında
3.
su geçirmese de aynalar,görünmek ister
her ten,masumiyetini severek en çok
içimizden eksilen bir kemiğin huzur bozucu ıssızlığı
aynaların buğusunda cehennemden resimler çizer
tanrısal bir imza kristal parçalanışını rengimizin
nedense göremedik bir kaç sarı ten kalışımızı
kendimiz sanarak suladık koparılmış gülleri
gül diye kutsadık kirli melek tasarımlarını
sinsice peydahlayıp her taşın altında
başı ezilmemiş gülümsemeler bıraktık
hepsi sürüngen
4.
karanlıkla her sırtüstü teması gece bildik
bizden iyisi yok sanıp balıksız denizler üzerinde
bulutlar gezdirdik bin bir renk ne ki hepsi tek renk
düştüğümüz yerde dağılan ne bir gölge ne bir suret
sadece tahrif edilmiş bir şarkının notaları
dudakların zifafında sövgüler var şimdi
hoyratça ve helalinden
5.
ortalıkta bırakılmış gibi,besmelesiz
koparılmış birkaç gül her an yeni bir yangına meşale
ıssız kapılarında tapınakların taşlandık
ve kovulduk işte kristal bir kentin saydam avlularından
yağmur kokulu nefesler kaldı avuçlarımızda
bir de kil kokulu kuşların getirdiği dev yontular
yitirdiğimiz bir yalnızlık gibi
belki de kovulmuş bir yaşamdı bizimkisi
yakamızdan düşmeyen bir türlü
6.
nasıl ayıracağız aynaların buğusundan diğerimizi
diğerimizden nasıl vazgeçireceğiz kendimizi
kendi cennetinde yenik düşen bir tanrı gibi
nasıl alıkoyacağız bir aynanın ölülerini dışımızda
yeterince çıplak değil diye herkes kaktüse sarınmış
derisini değiştirir gibi gece,düşlerimizde soyunuruz
hiçbir şey yapmasak da cebimizde uyduruk bahaneler var
önü tövbe ardı inkar esirgenen bağışlanan nasıl olsa
her yakarıda sonuna dek içilen veresiye bir gelecek
cennetlik sorular cehennemlik yanıtlarla dolu
bir öykü ki incir yaprağına yazılmış
yolunmuş melekler barındırır içinde
hep atların peşinden koşan
...........................
..............................................................OKUNTU-3 ,kasım/ aralık 2001)