Yüzünün Yanlışlığında
başkası yok
Sokaklar nehirlere açılıyor bu gün
kırmızının maviye dökülüşü geçiyor önümden
bir renk kirlenmesidir diyorum yeni renk
kırmızının acısı mavinin dinginliğine
melez duygular ekliyor bir kez daha
bütün sabahları gece okuluna göndermişler
hava aydınlanmıyor öğleden önce
bozuk türkçesiyle korkuyor cengaver
-çıkmışta gelmiş ulaşılmaz zamanlardan-
suyun aydınlığında bir kurbağa
yüzünün yanlışlığını anlıyor
yüzünün öpücüklerle doğrulanmasını diliyor içinden.
"ne yaptım peygamberlere
bütün kitaplar
çirkin imgelerimle donatılmış,
bana bir peygamber yarat
benden bir peygamber donat tanrım"
yakarırken tanrıya-o yalancı tanrıya-
ağlıyor sahip olamadığı şeylere
ağlıyor sahip olamadıklarının ne olduğunu bilmeden
içinden geçiyor zaman,
üstünden zemin kaygan
her suya düşüşünde biraz daha ihtiyarlıyor
"yaptığım şeylerden aldığım sevinç ne saçma
ölüm yaklaşıyor
bana bir peygamber gerek" diyor doğrulduğunda
suya düştükçe unutuyor
bir ayak sesi yaklaşıyor kulaklarında
"unutma" diyor cengaver
"unutmak hatırlayamamaktır
unutmak kurbağa kalmaktır"
susuyor kurbağa
susuyor ve düşüyor suyun dayanılmaz maviliğine
unutuyor
susuyor ve ağlıyor çıktığında
"bütün kurbağalar sağırdır
bütün kelebekler...''
ses kesiliyor, rüzgarda susuyor
yağmurun da sesi diniyor
başkası yok
oluyor suya düşerken.