Bir çardaktan ovaya
Bir çardaktan ovaya
İçerilmiş bakarız. Sarmaşık da bir çeşit ikrar
Kurumuş yaprakları konuşuyorlar birbirleriyle
Sen olsaydın "Solanı görüyorsun hep" derdin yine
"Kolay tutuşan yeri yani" derdim ben de ayaz kavlince
Görüyorsun, yokluğunda da sürüp gidiyor tını
Ova da bizi içeriyor. Çardak da sözün safında
Uzak denizler rahvan. Şivanla ıslanmış barut
Firuze sesler, oyulan kokular ve çardak mimarisi
Gölge kimyası altyanı, ama ıtır kahı hızlandırdı mı
Bize de pay düşüyor asfaltın ufku kıskanışından
Asma, incir ve eğrelti. Hiç kopmadık bela tarihinden
Sümbüle burcu. Su sütunundan yenilgi takı
Mavi badanalı, ak perdeli evlerden dolanır
Alnacına safdil ruhların slogan karaladığı
Sen olsaydın "Paylaşımcı ruhlar safdil değildir" derdin
Doğru, ufuk köprüden davacı olunca söz bize düşer
İşte orada cevahir işçileri. Kurucu hayal yitik
Gitme zamanı. Karışık aklıyla kalsın destan
Ne zaman rüzgâr saçlarını karıştırsa ovayı özleyeceğim
Ama ova her yerde olmayacak
Pencerenin göz bebeği kamaşacak ama tavan hışırdamayacak
Avlular ürperecek ama gecenin ruhu artık rehin kalmayacak
Baştan kara zamanı. Yutulma zamanı kör boğazlar tarafından