Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -
Yazar: İlkay NOYLAN
Öyküleri - Öykücünün Hayatı

RIFKI

        - Gözün aydın, Rıfkı gelmiş!
        - Yaa! Dalga geçme. Nerede?
        - Mutfakta.

        Gri bir bulut, eteklerini telaşla savurarak annemin yüzünde dolaştı. Mahmurluğu bir anda açılıverdi. Gözlerini, yerde bir şeyler ararcasına gezdirdi ve zor duyulur bir sesle:

        - Mutfağa girmeyeyim o zaman. Tam da kahvaltı üzeri. Hay Allah, dedi.
        - Üzülme, kahvaltıyı odaya hazırlarım. Hele bir karnımızı doyuralım, bakarız çaresine.
        - Ya biz kahvaltı yaparken odaya gelirse?
        - Merak etme gelmez. Sinmiştir o şimdi bir köşeye.
 
        Annem Rıfkı’yı hiç sevmezdi. Görmeye dahi dayanamazdı. Gerçi Rıfkı’nın da annemden aşağı kalır yanı yoktu. Eminim, annemi görse oracıkta ödü patlar, kaçacak delik arardı. Neyse ki ikisini karşılaştırmayacak, kahvaltıdan sonra olayı sessizce, kimsenin canı yanmadan, halledecektim. Benim Rıfkı’yla bir sorunum yoktu. Annem Rıfkı’nın büyük dedesinin, dedesini tanır. Yıllar önce aralarında bir tatsızlık yaşandı. Annem affedemiyor. Sesindeki ikirciklenmeyi sezdirmemeye çalışarak sordu:

        - Bugün çarşıda işin var mı?
        - Çıkacağım, Hayvanları Koruma Derneğinde toplantı var.
        - Ne yani Rıfkı’yla beni baş başa mı bırakacaksın?
        - Anneeee...
        - Gitmesen olmaz mı?
        - Merak etme, Rıfkı sana bir şey yapmaz.
        - Sen öyle san. Geçen sefer olanları unuttun galiba.
        - Üzerine gelecek olursa terliği başına indiriverirsin.
        - Kolaydı...
        - Canım annem, hadi sen odana git, kapını kapat, kahvaltıyı hazırlayınca seslenirim.

        İtirazsız ve savunmasız itaat etti. Mutfağa girdim, pencereyi kapattım. Rıfkı’yla bakışıp, gülüştük.
 
        - Hoş geldin. İyi ettin de nereden aklına esti uğramak? Buralara yolun düşmezdi. Hadi gene şanslısın, annem ortalığı velveleye vermedi. Daha beterini umuyordum. Hiç düşünmüyorsun değil mi, komşuları hatta mahalleyi başımıza toplayabilirdi. Neyse. Al bir parça ekmek ye. Açsındır şimdi sen. Bak anlaşalım. Geldiğin gibi kuzu kuzu gideceksin. Olay çıkartma. Beni zor kullanmak zorunda bırakma. Kimsenin canı yanmasın, ben de üzülmeyeyim. Anlaştık mı?  Rıfkıııı, sana söylüyorum. 

        Rıfkı’yla laflarken, tepsiyi hazırlayıp, çayı demledim. Oturma odasında masanın üzerine kahvaltılıkları, tabak, bardak ve servislerimizi güzelce yerleştirdim. Kahvaltıda marul, roka, tere, taze nane, maydanoz yemek bizde adettir. Onları hazırladığım tabağı mutfakta unutmuşum. Demlikle birlikte almak için mutfağa girdim. Bir de ne göreyim! Rıfkı geçmiş tabağın başına, ziyafet çekiyor.

        - E pes doğrusu Rıfkı! Sen çık; pazar deme, sabahın körü deme, gel. Annemin yüreğine indirmeye ramak bırak. Zaten sülalen sabıkalı. Ya benden önce mutfağa o girip de seni görseydi. Öldürecek misin kadıncağızı! Sonra yüzsüzlüğü de kimselere bırakma, tabağın başına geç, kendine ziyafet çek. Olacak iş mi şimdi yaptığın? Sok o dilini içeri! Ayıp oluyor ama. Bak mutfaktan çıkayım deme. Fena olur! Karışmam sonra.

        Çaydanlığı ve yeşillik tabağını alıp odaya gittim. Çayları doldurdum. Ne münasebet efendim, niye tavşan kanı olsun! Ot işte, tavşancıklarla ne ilgisi var? Anneme seslendim.

        Ses çıkmadığı gibi gelmedi de. Ekmekleri dilimledim, tabaklarımıza koydum. Çayların şekerlerini atıp karıştırdım. Gelen yok. Annemin yatak odasına gittim. Yatağın üzerinde bağdaş kurmuş, öylece oturuyor.

        - Abarttın ama. Hadi çaylar soğuyor.
        - Geliyorum, bekle terliklerimi giyeyim, dedi fısıltıyla.

        Kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkadım, annem gene yatak odasında. Elimi kuruluyordum ki seslendi:

        - Rıfkı gitti mi?
 
        Tümüyle unutmuşum Rıfkı’yı. Baktım yerinde yok. Başımdan kaynar sular döküldü. Gözlerim son anda dolabın altında kaybolan beş parmaklı minicik şeffaf ayağını, sivri kuyruğunu yakaladı ama artık çok geçti. Yıllar önce annemle, Rıfkı’nın büyük büyük dedesinin yaşadığı olayı anımsadım. Ağlanacak halime güldüm. Engellenemez hayvan sevgim –tutku demek de mümkün- yüzünden başıma çok şey gelmişti. Asıl annemin yaşadıkları daha komikti. En azından bence komikti.

        Rıfkı, büyük büyük dedesiyle adaştır. Zaten bütün kedilerim Mercan, kuşlarım Yumoş, köpeklerim Boncuk, balıklarım Baloncan, kertenkelelerim Rıfkı’ydı. Onu karşı evin bahçesinde bulup evlat edinmiştim. Annem şiddetle karşı çıkmış, ağlayıp yalvarmalarıma dayanamayıp bir şartla Rıfkı’yı beslememe razı olmuştu. Kapağında hava delikleri olan bir kavanozun içinde hücre hayatı yaşayacaktı Rıfkı. Onu daha iyi şartlar altında yaşatana kadar bu geçici çözüme çaresiz razı olmuştum. Annemin evde olmadığı zamanlarda, volta atmasına göz yumuyordum. Balıklarımla arkadaşlık yapmasına da izin veriyordum. Görüş günlerinden birinde Rıfkı firar etti. Ondan hiç ummazdım ama mahkum psikolojisi sanırım. Aradım, taradım hiçbir yerde bulamadım.

        Rıfkı’nın kaybolduğu akşamın sabahında, annem çığlıklarla ev halkını uyandırdı. O zamanlar babam hayattaydı. Hava serindi. Rıfkı gece üşümüş olmalı ki kendini annemin şefkatli kollarında ısıtmaya çalışmış. O gün bu gündür evimize gelen tüm Rıfkı’lar sabıkalıdır. Müebbet...


İlkay NOYLAN

 
Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa