Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -
Yazar: İlkay NOYLAN
Öyküleri - Öykücünün Hayatı

ÇATIDA DAVUL SESLERİ

        Kımıldamasız yatan Pembegül'ün bedeni, haplardan uyuşmuştu. Aylardır aynalardan yüzünü gizlemişti. Kendisiyle birlikte herkesi bitimsiz kederlere mahkum etmişti. Gözlerinin altı, mor halkalarla doluydu. Yanakları, daha da solgun görünüyordu. Yürek yangınlarına çare bulunamamıştı. O küçük beyaz haplar da olmasa...


        Kadın, kapıyı usulca arkasından çekerken eşiyle göz göze geldi:

        - Çok şükür, yaralı serçemiz uykuya daldı. Sabaha kadar uyanmaz artık.

        - Aman uyusun. Kız insan kılığından çıktı.

        - Ne olacak böyle uyuta uyuta, bilmem...

        - Biz çok mu farklıyız?

        Karı koca çaresizlik içinde birbirlerine baktılar. Soru dolu, endişeli, hüzünlü gözler aynı anda birbirinden ayrılıp karşılarındaki taş duvarda dondu. Ayna ve davul; yan yana iki idam mahkumu, kendilerine bakıyor, geçmiş zamanların mutlu günlerini anımsatıyordu. Yaşlı adam, sakat bacağının sızılarını, yüreğininkine katarak ovaladı. O gece... O uğursuz gece, her an başa sarılan film şeridiydi gözlerinin önünde.

        Deniz davulunu dillendiriyordu, kendisi klarnetini. Pembegül takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, bir içim su; salınıyordu ortalarda. Gerdan kırmalar, göbek atmalar... Müşterileri, zengin delikanlılar, şişeleri peşi sıra boşaltıyorlardı. Bir ara içlerinden biri Pembegül'e meyillenmiş, Deniz'in ağabeylik damarı kabarınca, sandalyesine çökmek zorunda kalmıştı. Pembegül, Deniz'i kızdırmaya bayılırdı. Gecenin sonuna doğru yanına yaklaşıp:

        - Ne o, benden beş dakika önce dünyaya geldin diye ağabeylik mi taslıyorsun? En çok bahşişi bu oğlan verdi. Delirme de Soner'e söyle paraları yerden toplasın.

        Deniz'in gözleri yuvalarından fırlamış, hızla havaya kalkan eli kırbaç  olup Pembegül'ün yanağına inmişti.

        - Orospu musun lan sen? Kırarım bacaklarını, bir daha nah dans edersin! Onların baba paralarında gözüm yok, deyip gürlemişti. Her şey bir anda olmuş, gece boyunca gözleriyle dövüşen iki delikanlı, ardından herkes birbirlerine girivermişlerdi. Silahlı kavganın bitiminde önce polis, sonra cankurtaran gelmiş; Deniz ve babası acile götürülmüşlerdi. Baba, bacağı alçı içinde dönmüştü.

        Aniden kapı açıldı. Uzun siyah saçları dağınık, geceliği buruşmuş, gözleri çok uzaklarda Pembegül, yalınayak fırladı. Anne, baba şaşkınlıktan bakakaldılar.

        - Duymuyor musunuz? Deniz'in davul çalışı bu! Deniz! Deniz gelmiş, çatıda ayak sesini duydum, diyerek sokak kapısına seğirtti. Çıplak ayakları taş merdivenleri döve döve bahçeye ulaştı. Baygın bakışlarını çatıya çevirerek seslendi:
- Geldin! Geleceğini biliyordum. Dur, bekle, davulunu getireyim. Gittiğinden beri dans etmiyorum. Affet beni Deniz!


        Koşarak eve girdi. Aceleyle sandığı karıştırdı. Kırmızı rujunu buldu, sürdü. Mor çiçekli, fırfırlı etekli elbisesini giydi. İşlemeli terliklerini ayaklarına geçirdi. İri halka küpelerini taktı, özensiz. Aynaya göz atıp, davulu duvardan kaptığı gibi mutfağa koştu. Tabakta tuğla kalıbı gibi duran pastırmayı diğer eline aldı, soluğu bahçede.

        - Denizciğim bak davulunu getirdim. O gece, dönüşte yemek için ayırdığın pastırmayı da... Kimselere elletmedim. Al, ye. Sonra çal davulunu. Çal ki içimdeki taşlar erisin. Katılıktan yara oldu yüreğim. Bir sen anlarsın beni Deniz. Çal! Bak, sana süslendim. Ayaklarıma bak. Senin aldığın terlikler. Çal ki onların üzerinde oynayayım. İlk defa giyiyorum. Çal Deniz! Allah aşkına çal.


        Çocukken saklambaç oynadıkları bahçe, şimdi rüzgarlara teslim olmuş bir viraneydi. Ağaçlar cansız... Dolunay kuyudaki suya düşmüştü. Kuyunun kenarına tünemiş bir serçe sesi, geceyi döven davul sesine karıştı. Çatıdan düşen kiremit, ayı kuyudan çıkardı. Serçe uçtu...


İlkay NOYLAN

 
Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa