Mayıs 2009 Ayın Şiiri Yarışması Birincisi
Eski Bir Tıkırtı Şu Ağaçkakanlar
şimdi önümüzde kuşanan yaşamların bir kırlangıç altı, ağaç savunması ve ardı ardına unutulmuş bir hoşçakal yaprağının çıtırtıları
kalplerin kavanozlar içinde kalışıdır eski bir tıkırtı
eriğin ekşimeye kaçmış kıvamlı yanıtsızlığı nar nar dağıttığındandır toprağı fesleğenin tek suçlu duruşu değişirken akşam içli oluşu
eski bir tıkırtı
yalnızlığın gövdeli soyunda bize kalanı iç kamaştırarak yaşattırması sokakların dar desenli kumaşları
oysa yüzüm, bir kaç satır serçe serpiştirmelerden olma
ama papatya yağı gibi uçuşan kavuşan ellerden giydiğim kalkınma diye parmaklarım makaslandı sivri gagalarınızda
şimdi içimde gövde tıkalı yaşamların yalarken uğrattığı yollar cebim de iğne oyalı satır aralar
eski bir tıkırtı şu kıkırdayan ağaçkakanlar
Şirin TATLI
Kendi kaleminden Şirin Tatlı: 23 Mayıs 1979 Mersin doğumlu. 1997 yılında Mersin Anadolu Kız Meslek Lisesinden mezun oldu ve öğrenimini tamamlayamadan evlendi. Şu an Antalya'da yaşıyor ve bir çocuğu var. Beş yıldır amatör olarak mektup ve şiir yazıyor. İlk şiiri 2006 yılından sonra Karakalem'de, Üç nokta'da ve Antalya'nın yerel gazetesinde yer aldı. Şimdilerde ise kendi çapında şiir ve dil üzerinde çalışarak ve yazarak yaşamını idame ettiriyor.
***
son bahar
petek için; çünkü orada…
a. gecenin nemine sarılı yaprak düşmeye hazır toprağa
dingin kaya parçası saplanınca acıma
hafifletince gökyüzü hüznümü
yosunlar bir nehri severler
ben içine çalışırım beyazca
b. usulca süzülür martı denizine yoksun der
aşk incire girer incir ağacına su
o uzun sokakta durup içini çeker
alaca ormandan bir geyik sevdiğine ağlar
ben bir rüzgâra sana uğramasını söylerim
c. beyaz bir laleyi umursarım
omzuma inen gölgen pek acı
ağzımda bir söz yaralanır
uyurum ovada beraberimde rüzgâr
bir güney çiçeği düşüp ırmağı üzer
ahh derim
İsmail ASLAN
Kendi kaleminden İsmail Aslan: 1984 Şanlıurfa doğumluyum. Psikoloji bölümü mezunuyum. Özel bir kurumda psikolog olarak çalışmaktayım. Şiirlerim Yaratım, Karakalem, Varlık ve Kitaplık dergilerinde yayımlandı.
***
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
O senin kadınların tırnakları gam yükü Evlerin alfabesi toz tutmuş saçlarında Gözlerine dokunsam okunaksız bir keder Konuşsam dillerini karşılıksız bir vebal Hayata açılmayan kapılar gibi Odalarda biriken eski Türkçe akşamlar
O senin çocukların anneleri gökyüzü Nisanın avlusunda toplanmış küçük sesler Ellerine dokunsam hangimiz daha yaşlı? Konuşsam dillerini sütbeyaz defterlerde Güneşe adres soran yalnızlıklar gibi Mevsimlere sığmayan taşra renkli anılar
O benim yalnızlığım dağıtılmış şehire Tanrının göz nuruyla yürünmüş sayfalarım Gözlerimi anlasam yelkensiz çocukluklar Herkesin yanlışından nakışlanmış sabahlar Gömleğimi kanatan türküler gibi Tabiri hiç olmayan gül kurusu sevdalar…
Süleyman UNUTMAZ 22.NİSAN.2009
Kendi kaleminden Süleyman Unutmaz: 1977de uşakta doğdum. 1999 D.P.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdim. İstanbul'da öğretmenim.
***
EN MUTLU / EN ACI
uzun bir kül yürüdüm ceketime sinen kokusunda içtiğin sigaranın sen merhametli, çalışkan ve süt hakkı yoksul bir yavrucağın sadık bir köpek gibi geri döner hesabı her bir göz yaşının saatleri sayılı bir pazar günü masumiyet aramızda bir kördüğüm
bir atkıyı ikiye böldüm kışlasında talihsiz soğuk yaz günlerinin sarışın bir kız gömdüm tam uçlarına güneş dudaklarının en mutlu ile en acıyı yanyana öptüğüm sen üşürsen ben ölürüm
bir sözünle geri döndüm bir çocuk aşkla büyüsün nefesini hiç eskitmeden eski bir on yıl hiç durmadan yaşansın ne olur her şeyiyle yeniden ve yenilmeden korkunç okyanuslarda bir balina yalnız kalmasın ekmek kıralım sıcacık bir çorbaya iliklerim adınla ısınsın senin yara izin benim tapınağım kavgasız ziyansız bir Pazar günü masallar sonundan başlasın
Doğuş Alev AKA
Kendi kaleminden Doğuş Alev Aka (Tiryaki): 1981 yılında Giresun’da doğdu. İlk, orta, lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. 1999 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde başladığı 4 yıllık lisans eğitimini bitirdikten sonra iş hayatına ilk adımını attı. Dergi faaliyetleri yaşamında her zaman önemli bir rol oynamıştır. Lise, Üniversite yıllarında okul dergilerinin editörlüğünü yapmış, iş hayatında da bu alandaki tecrübelerinden yararlanarak çeşitli inisiyatifler almıştır. Küçük yaşta geçirdiği trafik kazasından sonra başladığı şiiri, yaşama tutkusunun bir yansıması olarak tanımlamaktadır. Şiir dışında kitap eleştirisi, öykü alanında örnek çalışmaları olup, roman alanındaki çalışmalarına devam etmektedir. 2007 yılında evlenerek yazılarını yeni soyadı ile yayınlamaya başlamıştır. "
***
NAR SÖZCÜKLERİ
Gecikilmez biliyorsun Her an erkendir geldiğinde Karanlık mı yağıyordu yağmura Yağmur mu karanlığın damlasına Zamanıydı kalmak ve aldanmak Nazar değmiş bir kurşundu gül yaprağında
Odası intihar çiçekli yalnızlıkların Hüznü menevişli sağnağında Yüzünde süt kesiği çizgileriyle Saklı bir sonbahar geçti sokağımdan Gezden seni gördüm Arpacıkda, saçlarında yanan nar sözcüklerini Dayadım şakağıma nefesini Damarlarımda telaş ve sen kalabalığı
Gecikilmez biliyorsun Her an erkendir geldiğinde Hep erken biten ve çekip giden Geciktiremediğimiz beyaz düğünler Susan bir bahar olur kendi sonuna Sığmadığımız diyarların gizli çağrısı Dönüşü çalınmış ayrılıkların aldatan yankısı olur Gideriz ve -belki- kalır adımız umuda
Ağzından hiç düşmedi örselenmiş sözcükler Kış vakti han kapıları sürgülü bir kederin Yalnızlık yüklü kervanlarında Alnı ağıt vurgunu umutlarla yürürken Yazgısı ayaz bir inattık yollarda Gecikilmez biliyorsun... Dönmeyişlere gidiyorsun... Her an erkendir şimdi, sensizliğimde.
Latif KÖYBAŞ
Kendi kaleminden Latif Köybaş: İzmir-Ödemiş doğumluyum.Orta ve liseden sonra bir süre açık öğretim fakültesine devam ettim. Şu an Almanya’da yaşıyorum. Çocukluğumun geçtiği evin tavan arasında,Amcam’a ait kitapların tozunu yuttuğumdan beri ne onlar beni, ne ben onları bırakamıyorum.Orta okul yıllarımda,nedenini bilmeden tuttuğum günlükler,daha sonra içimde ki yalnızlığa ulaşmamın rehberi oldu.Sabahattin Kudret Aksal’ın dediğince; yaşam kitaplardaydı.Bilinçli ve anlamlı olarak yaşamı algılamamın ve onu tanımamın miladı 80’li yılların öncesiyle sonrasın da ki izdüşümdür.Yaşamı daha iyi,güzel ve doğru olana yönlendirmek adına tüm insanların,”dünyayı güzellik kurtaracak”diyebildiği günlere ulaşmak adına şiirler,öyküler ve kitaplarla o güzelliğe yol almaya çalışıyorum.Saygılar...
***
Öleyazılan Aşk
bir aşkı yazmalıyız ölümün yanına bir yalnızlığı sonsuzluğun koynuna
hep incelen sesler gibi perde küçülttükçe yankılansak sesimizi rüzgara dinletmeyi başarsak durup dokunabilsek keşke haylaz yağmurun kalbine kanasak zamanın acımasız ruhuna
içimizden azgın nehirler akıyor içimizden sessiz çığlıklar durup düşünmeye vakit yok her doğum ölüme yazılan ilk cümledir biz ise aşkı yazmalıyız ölümün yanına…
Tuna BAŞAR
/üçekimikibinyedi sıfırikiyirmiyedi Afyonkarahisar/
Kendi kaleminden Tuna Başar: 1985 yılının soğuk bir Ocak sabahında gözlerimi dünyaya açmışım. Gerçek ismim Mustafa. Çocukluktan beri sempati duyduğum "Tuna" ismini kullanıyorum. Sonuna eklediğim "Başar" ise Kürşat Başar'a olan hayranlığımdan ileri geliyor. İlk ve orta öğrenimimi İzmir'de tamamladıktan sonra 2002 yılında tıp eğitimi için, 17 yıl kaldığım İzmir'den Afyonkarahisar'a geldim. İzmir gibi sosyal bir şehirden Afyonkarahisar gibi kendi halinde, küçük bir şehre gelmem içime kapanmama ve kitaplara bağlanmama sebep oldu. Bu içine kapanık durumun son bulması için 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte, "Tuna Başar" ismiyle, Yahoo gruplarda "İzmirli Gözüyle" başlığı altında yazılar yazmaya başladım. Halen bu yazılarıma devam etmekteyim. Aynı zamanda da ‘Afyon Kocatepe Haber’ internet sitesinin kültür-sanat editörlüğünü üstlendim. Yazılarım ve şiirsel karalamalarım Ada, Aratos, Ardıç Kuşu, Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak Edebiyat, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Lacivert Sanat E-Dergi, Mavi, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül, Yalınayak Edebiyat gibi dergilerde yayınlandı.
***
Yazarın isteği üzerine şiiri, ve yaşam öyküsü kaldırıldı.
***
GÜNAH ÇIKARTMA SEANSLARI
Büyümekten kaçarken ilkçocukluk oyunları oynadığımız, Ana fikri hiç doğmayan birlikteliğimizde Dokunulmamış sadakat sunabilmeyi isterdim ona. Hayatlarımızın gerçeklerinden oluşmuş Bedenlerimizi zırh gibi kuşatan Belirgin fanustan firar edercesine yaşamıyor muyuz sıfatlandıramadığımızı? Hiçbir yüklemi yakıştıramıyoruz; İçinde bulunduğumuz-hep bir virgül daha ekleyerek Ömrünü uzattığımız cümleye. Birileri tarafından belirlenen, Olması gereken kişiliklerimizi Benliğimizden sıyırdığımız zamanlarda dahi Çıplak kalabilmeyi beceremedim sanırım. Dünyama yapıştı ya bir kere aldatılmışlığın buruk tadı, Masumiyeti düşürdüm taban şişiren saatlerle tamamladığım Karanlık çıkmaz sokaklarda. Frekansı bir türlü tutturamayan Acemi çocuğun hırsı oldum ilişkilerde. Bir vakit geçmişte kaybettiğim İyi niyetlerimle temas etti adamın biri, Bununla beraber beynimdeki kemirgenler Kısa devreye sebep oldu ruhumda. Az önce bir çocukluk daha katledildi, Köşe başında yığıldığı zemine anı bırakıyor son damla gözyaşını. Tekrar yaşayabilmek mümkün olur mu? Çocukluğun erişilmez zarafetini? Yol kenarında anıların çokluğunda kaybolmuş Sokak serserisinin mahcubiyetini duyumsayabilir mi insan her hücresinde? Ruhuna yapışan kirlerin oluşturduğu katmanın ağırlığından Bir gece kurtulabilir mi? Hayatın uyumaya çalıştığı masum günahlar kentinde?
Özlem BAYZAT
Kendi kaleminden Özlem Bayzat:
02.01.1987 Bakırköy’de dünyaya geldi. Küçük yaşlarda edebiyatla tanıştı. Kültür Sanat dalında bir takım programlarda yer aldı. Şiir dinletilerinde sunucu ve yorumcu olarak katıldı. Şimdilerde hayatı fotoğraflarla dondurup anı biriktirirken şiirlerle süslüyor dünyasını…
***
AŞKIKIRMIZI..
A.
yazdı sıcaktı balkonuaşklarda bir çingene koyduğunda dudaklarını kaldırıma ötekisi öpmesini geciktiriyordu klarnetiyle yazamadım kader arttı.
sonra sana dokundum her şey başladı yüzünün bekareti bozuldu önce kalbine dair yırtık saptadım bakışında onu ördüm.
küçük bir intihar besledim her yalnız gibi ömründe ilk ve son kez açan çiçekleri düşün diye kader daha da arttı ...... bütün ölümler formda artık kötülükler nasıl da kurumsal ne yanıma baksan uçurum kalıyorum kurumsalaşk.
Ş.
büyüdüm akrebin öğrettiklerini unuttum herkesin pis kanı damarlarımdan geçti karıştık
yarası biz kaldık kim kurduysa hançerini nedenler sonuçlarına kusur sayıldı
ve zar atıldı şehir kırmızı geldi bir yabancı ter gibi aktı geceyle şehirden gördük
/-havva- ademin içindeki bıçak kan korkudan kırmızı kırmızı bizi başlatan sızı../
K.
ah aşkıkırmızı; ah herkes kendine aşkını söyleyince - aşk mı- söylüyor sanırsın derdin haklıydın aşk bile sınandı herkes -kendi tanrısını- başkasında denedi bütün sevişmelerden çıkarıldı kalpler
oysa bin yıldır akmıştım nehrinizi daha yeni taştım.
Ömür ÖTER istanbulaşk....mayıs.2009
Kendi kaleminden Ömür Öter: 1978.ADANA .CEYHAN doğumluyum.yüksek öğrenimi SELÇUK ÜNV.MES.EĞİTİM .FAK. tamamladım.YEDİ YILDIR BİR DEVLET OKULUNDA ÖĞRETMENLİK YAPMAKTAYIM. şiirlerim bazı internet sitesi, fanzinlerde ve değirmen- dergide yayınlandı. ŞİİRİ --ASIL VATANIM OLARAK-- görüyorum ...kurula ve site çalışanlarına , şair arkadaşlara başarılar diliyorum..
***
kum matem-atiğ-i
-Özellikle istanbul’da merdiven altlarında kot taşlamada çalışmış,silikozis hastalığına yakalanıp yaşamını yitirmiş ve hastalığın acısıyla yaşayan Silikozis hastalarına ve ailelerine-
ben de çıkardım tepeleri hırslı bir tay gibi yelelerimde rüzgâr kanatlı martılar asılı
koparırdım tahakkümün alnından rızkımı kumdan çıkarırdım ekmeğimi
ey soluğumu çalan iblis! ey kuvars cinneti ! ve matematiği kum tanelerinin ey artı değer hırsızı! ve tutkularına kanımı katıklayan çıyan değil mi ki benzim solarken açıyor seninde güllerin yanaklarında oysa içim acıyor oksijen kanamalarında tutunmak isterken hayata zamansız terliyorum 18- 20 -30’umda canım çekiliyor tenimden kesik kesik öksürüyorum da tutmuyor elim ayağım çürüyor bedenimdeki ateş eriyor ruhumdaki kısrak bana sevişmek yasak
ey soluğumu çalan iblis ey kum-ar masa-l/larına yatırılan düşüm! ey çocuğumun gözyaşı dilsiz gecelerde ! ve kadınımın rahmi aç taze meyvelere!
çağırın kanımı açlığınıza çağırın bölün bölün yüreğimi havyar gecelerinize
bende severdim oysa tramvaylarını bu kentin lodos’unda titremeyi aşktan poyraz’ında iyot kesiği nefesim yahut balık ekmek yemeyi bu hale düşmezden evvel şimdilerde denize bakmak yasak! insanlara karışmak dilediğince yasak toza toprağa bulanmak şimdi sırtüstü yatıyor hayat soluyor benzi nişanım ah eder doğrulurum kınında kadife kılıçlar asılı bu susku öldürüyor pencerede ki cam’ı kendine yar mevsimler gözlerin aksi vuruyor bakmalara aynalar tek kişilik bütün şairleri lâl bu kentin acıyor içimdeki cerahat ölüyor insan eylemi ey teorize edilmiş bencillik ilâh’ı! ey adına özgürlük denilen illet! insanın modern zamanıyım çarmıhında gerilen bütün ayetlerimi oku! bayramı elinden alınan çocuğum mayıslarda üşürüm yüzümde acının rakkası oynaşır çizilir oylumlu yanılsamaları hayatın ancak bir dirence sığar iki susku arası dalgınlığım hep çocuk kaldım büyük acılarda sessizliğim sığınağım şimdilerde ayrıksı bir ölümüm kendime açılır kapılarım kapalı bir kitaptır yılları yüzünde eskimiş bütün ayetlerimi oku! yozlaştırıp yaşamın sırlarını bir cenini öldürdüler bilmeden üretirken *âtî’yi bütün ayetlerimi oku! yaratan ellerin ahıyım çığlığıma sığınır matemi tarihin güzelliklerin aksiyim sonsuzca tütünde pamukta kumaşta ancak emek *yalvaç’ı ‘’bir *gavvas çıkarır beni *gayb kuyusunda yitik incisini arayan’’*1 bütün ayetlerimi oku! dişlilerde kırılan kol benim raylarında tramvaylar yürüyen serum şişelerinde bölüştürülen rüyasıyım ölümsüzlüğün bütün ayetlerimi oku! kendimden soydum senin güzelliğini yırtarak tinin ateşiyle tenimden devşirdim çocukluğunu bütün ayetlerimi oku! yaralıdır iklimim öteler sevicini baharın bütün kaçışlar kendini vuruyor zamanla aç *us’unun gözlerini anla! acının belleği yenilgilerin haritasıdır coğrafyasında kum fırtınaları esen bütün ayetlerimi oku! kendine zıt büyür elleri umudun tabutuna aynı ağaçtan çiviler çakılı kalkan kimin cenazesi kimin selası veriliyor gece yarısı ‘’ancak bir benzerim öldürür beni’’*2 bütün ayetlerimi oku! susku hamaklarında neeeen neeeeeen uyutulur morfinli geceler günah’ı kim sallıyor beşiğini ateşin ilahiler *ağarken öfkenin *rağm’ına? kimin için çalıyor çanlar? zangocu kim bu hengamenin? aç us’unun gözlerini anla! kim yazıyor ayetlerini hayatın?
sıyrıl bungunluğun isterik acılı ritminden kavra çağını aç us’unun gözlerini anla! anla! yüzünde *riya gülleri büyüten bütün peygamberler yalancı.
2009 1….mayıs kırşehir
*yalvaç:elçi,peygamber,nebi *gavvâs:dalgıç *gayb:1:gözle görülmeyen, gizli. 2.kayıp. *âtî:gelecek *1:Ogün Kaymak *us:akıl *2:Cezmi Ersöz *ağmak;meyletmek *rağm:inadına davranma,inat *riya:yüze gülücülük
Çoşkun Edip SOYKAN
Kendi kaleminden Coşkun edip soykan(Edip Soylu):
1966 da kırşehir’de güzler köyünün ilkokulunun bitişik öğretmen lojmanında toprak sekide ninem doğurtmuş annemi ve ben dünyaya gelmişim,göbeğimi kesen ebe yine ninemmiş;o yüzden toprak kokusu çağırır beton duvarlar arasından;ilkokulu,orta okulu,liseyi kırşehir’de bitirdim.Tekirdağ’ın şirin ilçesi Çorlu’da elektrik teknikerliğini ve Erzurum’da İktisat fakültesini bitirdim.25 yıldır şiir olduğunu zannettiğim karalamalar yaptım ne yazık ki ve hiçbir zaman beğenmedim yazdıklarımı ve yaktım; bazıları halen duruyor onları beğendiğim de söylenemez ama ayrılmak biraz zor geliyor, yeniden üretim içerisine dahil edip tekrar yazmak istiyorum o şiir müsvettelerini.Şiir’in bir çalışma,emek işi olduğunu uzun zaman sonra öğrendim şiir akademisinden ve yenidir de bu öğrenmem; şimdi daha çok emek harcıyorum yazmak istediğimde;daha çok şair’in şiir’ini okuyorum,şiir akademisi bu konuda oldukça zengin bir olanak sağlıyor,romanlardan beslenmeye çalışıyorum ve tabiî ki kendime ve dışa dönük gözlemlerde etki ediyor şiirin oluşmasına,tabi yazdıklarıma şiir denirse,hala şiir’e yaklaşmış değilim ama emek harcıyorum,şiir akademisinin bu yarışması bir anlamda düzenli yazma durumu yaratıyor bende; her aya bir şiir sığdırmak zor ama çalışma disiplini oluşturuyor,bütün şair adaylarına ve sitedeki şairlere Saygı ve sevgilerim |