Nisan 2009 Ayın Şiiri
bitkinin dokunuşu
babamın öğrettiği, o gökyüzü o mızıka o ince soğan
ölülere iyi gelir diye büyüttüğümüz o sarı ağaç
ne kalmışsa evlerde unuttuğumuz her şey
bütün sözler tutuldu
zeytin yapraklarına bakmak gibi, pencerenin dışında
denizin taşıdıkları
suya dokunan bir şeyler var bakışlarında kuşların
ve her şeyin içinden geçtiği zaman
sabahın mavi uzaklıklarına doğru
bahçenin taş ucu bir leylağın yanağıyla tamamlanır
bir kelimeye habersiz gibi gelir sıfat
vefa ve aşk… bu masum yöneliş
Halil GÜLER
Kendi kaleminden Halil Güler:
1983 Şanlıurfa doğumlu. Dicle üniversitesi Fizik Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Şuan öğretmen olarak görev yapmakta. Diyarbakırda La Luna adlı fanzin çıkardı bir süre. Şiirleri varlık, karakalem dergilerinde yayımlandı.
***
ütmeli eneğine
[[[hiç ütmeli eneğine oynamadı *gıcır bilyelerini
ama kötücül bir çocuktu hayat
sımsıkı tuttuğu avuçlarına vurup
bilyelerini dört bir yana savuran[[[
///çekingen sesine sızardı
zamansız kuraklığı yağmur mevsimlerinin
içinde inciyen suskular akarken ergin dehlizlere
hiç korkmadı kanamaktan
hiçbir hüznü benzemedi diğerine
rahminde çatlarken acının kristalleri
gecenin aklına çizdiği izdi ayrılık
ağırlığı tenine saplanan yokluğun
en ince yerinden ağrıyan
göl kurudu nilüfer ağıtlarında sırrı kendine üryan
bahtiyarlığı yok sensiz gülmelerin
çağrılı sancılar oynaşırken eteğinde gün batımlarının
dolar bahar akşamlarının açlık damarlarına efkarı ömrün
hüzünkar tortusu çöker mahrem duvarlarına
sabrına isyan çekili ölümlerin
eğilir yüzünde çizgiler
bütün yerçekimleri tene düşman
ve bütün gitmeler süreğen
çığlığında saklı çocuk hıçkırıkları taşır belleği
kutsal sunaklarda kayıp izleği tebessümlerin
dost kasesi baldıran ağusu yürekleri çatlatan
aç ölür insansız gözleri hayatın
aç üşür insansız gözleri
aç…///
]]]hiç ütmeli eneğine oynamadı gıcır bilyelerini
bir hıdırellez vakti sabah ezanı sonrası
aksakallı gülüşüyle gelen muştulu uyanışını çocuk sevincinin
ayakkabıların içine saklı çizgili defter yapraklarından külahlara sarılı]]]
Edip SOYLU
23.04.2009 KIRŞEHİR
*ütmeli eneğine:çocukken bilyelerle oynanan bir tür kumara verilen addır.bilyeler enek olarak kabul edilir ve ortaya konulan bilyeler oyunun sonunda kazananın olur
*gıcır bilyeler:yeni ışıl ışıl bilyeler;gıcır bilyeler dostlara benzer
Kendi kaleminden Coşkun edip soykan(Edip Soylu):
1966 da kırşehir’de güzler köyünün ilkokulunun bitişik öğretmen lojmanında toprak sekide ninem doğurtmuş annemi ve ben dünyaya gelmişim,göbeğimi kesen ebe yine ninemmiş;o yüzden toprak kokusu çağırır beton duvarlar arasından;ilkokulu,orta okulu,liseyi kırşehir’de bitirdim.Tekirdağ’ın şirin ilçesi Çorlu’da elektrik teknikerliğini ve Erzurum’da İktisat fakültesini bitirdim.25 yıldır şiir olduğunu zannettiğim karalamalar yaptım ve hiçbir zaman beğenmedim yazdıklarımı ve yaktım; bazıları halen duruyor onları beğendiğim de söylenemez ama ayrılmak biraz zor geliyor, yeniden üretim içerisine dahil edip tekrar yazmak istiyorum o şiir müsvettelerini.Şiirin bir çalışma,emek işi olduğunu uzun zaman sonra öğrendim ve yenidir de bu öğrenmem; şimdi daha çok emek harcıyorum yazmak istediğimde;daha çok şairin şiirini okuyorum,romanlardan beslenmeye çalışıyorum ve tabiî ki kendime ve dışa dönük gözlemlerde etki ediyor şiirin oluşmasına,hala şiiri yaklaşmış değilim ama emek harcıyorum,şiir akademisinin bu yarışması bir anlamda düzenli yazma durumu yaratıyor bende; her aya bir şiir sığdırmak zor ama çalışma disiplini oluşturuyor,bütün şair adaylarına ve sitedeki şairlere
Saygı ve sevgilerimle.
***
BİR DAĞIN MOR GÖLGESİ
Çıkıp geldin suskun ve sakin
Bir esintide saklı çiğ tenli gül gibi
Gar yalnız ve suskundu daha
Kıyısı hasret işlemeli bir tren gelir birazdan
İlişir akşamın solgun gölgeli yalnızlığına
Oysa suda seken bir taştı hayatımız
Dibe batacak belki fırlatılıp atılsa
Yokluğa konuk zamanların aldatılmışlığında
Son bakışın hatırımda kalan
Bir dağın mor gölgesiydi gözlerin
Bense bir damla gözyaşı
Yüzünün uçurumunda yol alan
Masamızda yarım kalan çay bardakları
Belki ilk habercisiydi bu sevdanın
Bütünü kırgın ve eksik, ulaşılmayan
Bir kelebek sürüsü çekti gitti sonra
Dokunduğum papatya beyazı parmak uçlarından
Kanatları yağmur yanığı bir kuş
Çırpındı durdu, içimin saklı sevincinde
Hatırımda, limon çiçeği kokan o evde
Yaslandığım kalbi kırık pencere şahidim
Yolcusu olduğum sözcüklerse kederim
Son durağım bir mektup oluyordu hep
Kaç kez sığmadın kağıtlara bir bilsen
Mevsimler kış desenli bir çığlık oldu sonra
Yüreğimin yangın damlayan köşesinden
Kendime yürüdükçe şimdi
Üşüyen sokaklar çıkıyor karşıma
Elinde yarısı yırtık mektupla bir adam
Ceplerinde çıbanlı gecelerin efkarıyla
Damarlarında yokluğunun aktığı nehirlere yürüyen
Sesi, soluksuz kalmış bir yalnızlığın boş avuçlarında
Rehin kaldı şimdi ve sürgün
Kanı gurbete yolcu bir şiirin, güvercin yarasına.
Latif KÖYBAŞ
Kendi kaleminden Latif Köybaş:
İzmir-Ödemiş doğumluyum. Orta ve liseden sonra bir süre açık öğretim fakültesine devam ettim. Şu an Almanya’da yaşıyorum. Çocukluğumun geçtiği evin tavan arasında, Amcam’a ait kitapların tozunu yuttuğumdan beri ne onlar beni, ne ben onları bırakamıyorum. Orta okul yıllarımda, nedenini bilmeden tuttuğum günlükler, daha sonra içimde ki yalnızlığa ulaşmamın rehberi oldu. Sabahattin Kudret Aksal’ın dediğince; yaşam kitaplardaydı. Bilinçli ve anlamlı olarak yaşamı algılamamın ve onu tanımamın miladı 80’li yılların öncesiyle sonrasın da ki izdüşümdür. Yaşamı daha iyi, güzel ve doğru olana yönlendirmek adına tüm insanların, ”dünyayı güzellik kurtaracak” diyebildiği günlere ulaşmak adına şiir’ler, öykü'ler ve kitaplarla o güzelliğe yol almaya çalışıyorum.
***
AKŞAMAŞK SÖYLENCELER.
...
'suç gibi doğduk
gerisi düş'..
mızıkalar suya okunur mızıkalar
asmalarda buzu çözer gelin süsü rüzgar
göller karanfil kabartmalı meltemi köpürür
bir köpek uluyunca başlar şehir
şeytanların dudağıyla ıslanır orkideler
yağmur yeryüzüne dokunma provası çalışır
ancak bir hazza sığar
daha kırağısı yeni çözülmüş yüzünün salkım
yediveren akasya buğusu
gülmek bir insanın özetidir
ve bir sevinci en uzun sen gülersin
kalbin;
ufkun kızıla sürülmüş akşam sığınaklarında
düşlerimiz geceler gibi dağıtılırken
/ ayrı büyütür yasalarını/
çünkü sen seversin bir kavgayı barışa en yakın
ve sen bakarsın bir yaz sevinci gibi
/Çiçek çiçek/
Ardından büyür kokumuz
Ve sonra hüznün kadar büyür kalbin
derken
ayrılık başlar Allah da
tambura sızar şarap
bir güfte incesaz bir nara kalır , bitap ..
ve sen hep yaşanacak bir aşk kalırsın
susmak bir ibadet…
bir/ aşk /bir aşk
günler gibi dağılırken içimize
parlak ve berrak
acımı gülme
bana tanrının son kez baktığı gibi bak
ey gül çeşmesi safran, ey sonsuz cennet saati
pasifik kanı bir bozkır semahıyla uyan
acımı gütme
her aşk zaten ağrır anlamsızlığını yaşamın, bağırır
her kadın eksik bir leyladır bundan sonra
ve her erkek eksik bir mecnun
acımı bilme.
mızıkalar güle okunur mızıkalar.
Ömür ÖTER
İSTANBUL...
Kendi kaleminden Ömür Öter:
1978 ADANA doğumluyum .yüksek öğrenimimi selçuk ünv. mesleki eğitim fak. de tamamladım.. yedi yıldır bir devlet okulunda öğretmenlik yapmaktayım..üç yıldır istanbulda bulunmaktayım..ŞİİRİN ASIL VATANIM olduğunu düşünüyorum .... şair arkadaşlara ve kurula sevgi saygılarımı sunuyorum..
***
BİR YAZ ŞİİRİ
Bir yaz şiiri için gerekenler:
Güneş,deniz ve sen
Kendimi unutmadım ama unutulası
Gördüğüm neler var ki öyle değil
Duyduklarımsa bir sahil boyu
Yosun geçer geceleri yataklardan
Mavidir soyunduğum ne varsa
Anlatmayı sevmem ama
Anlatmasam olmaz
Güneşle arama giriyor bir perde
Sabah bütün kuşlarıyla hazır
Ve yavaştan ilerliyor insan sesleri
Karıştıkça soluğuma gökyüzü
Bütün çiçeğe kesiyor dudakların
Soldurmak istemem ama
Öpmesem olmaz
Denize örtünmek gibidir baktığın
İç içe geçmiş zamanlar
Ellerinle gezindiğin yarık
Dökülüyor kalbimin kabukları
Artık mümkünü yok
Yetersizdir
Yazılamaz bir yaz şiiri
Sensiz…
Muharrem SÖNMEZ
Kendi Kaleminden Muharrem Sönmez:
1978 Bursa doğumlu, ilk, orta öğrenimini Bursa’da tamamlandıktan sonra çeşitli nedenlerden dolayı yüksek öğrenimini yapamadı, ama gerekli bütün eğitimi hayattan ve edebiyattan aldığını düşünüyor. Uzun yıllar çeşitli firmalarda satış sorumlusu ve depo görevlisi olarak çalıştı. Edebiyatla özellikle şiirle lise yıllarından beri ilgilenmektedir.Bu güne kadar ürünleri çeşitli dergi ve sitelerde:Yasakmeyve, Maviada, Onaltıkırkbeş, Eliz Edebiyat, Yazılıkaya Şiir Yaprağı, şiir akademisi ve edebistan.com’da yayımlandı.
***
Kurtuluş savaşı
Büyük bir boğazın çevresinde
Olageldi insan ve sen
Uzaklarda su arıyorken
Ben balık ve olta evresinde
Savaş tutuyordum gemilerle
Balık ve olta evresinde
Çırpınırken uzaya geldi yol
Uzadıkça uzadı ki saçların
Son günlerde uzun uzadıya
Uzadıkça uzamıştı umut
Sonra hep çürürdü ki çürüdü
Bulutlarda bir yalnızlık uğultusu
Özledim her aklıma geleni
Seni ve özgürlüğünü
Bir de özgürlüğünü memleketimin
Mataralardan topladım suları
Sana getirdim en aciz ve susuz
Şehvetimle sonbahar üzeri
Sıkıntılı bir güz devresinde
Barutlar arasından kurtuluş vakti.
Tayfun TOPRAK
Kendi kaleminden Tayfun Toprak:
1985 Aksaray doğumludur. Henüz ölüm yelkeninin kaptanını görmemiştir.
***
AYRILIK TIRNAĞI
öfkesi battı düşüme
uzayan ayrılık tırnağının
elimde titreyen kalem
kâğıdıma serum veriyor
yalnızlıktan pas tutmuş
gıcırdıyor yürek kapım
beynimin bacasından
şiir bırakıyor bir leylek
ve dans ediyor bir ayağı kırık
üzerine abandığım masa
beklemekten sıkılan uykum
gidip uzanıyor yatağa
Müslüm DANAOĞLU
Kendi kaleminden Müslüm Danaoğlu
Müslüm DANAOĞLU (1982- )
23 Haziran 1982'de Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı İntepe Köyü’nde doğdu. İlk ve orta öğretimini Nizip’te tamamladı. 2005'te Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü'nden mezun oldu. Şırnak iline atandı. Halen Cizre’de bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktadır.
Yazın dünyasına şiirle giriş yaptı. Şiirleri; Londra Olay gazetesi, Kalem, Şehir, İkindi Yağmuru, Andız, Mavi, Mavi Ada, Aylak Mavi Dünya, Çalı, Anafilya, Afrodisyas sanat, Akademi Gökyüzü, Mavi yaren, Taflan, Bireylikler, Su, Tekne, Sunak, Ortanca, Aykırı, Yazılıkaya Şiir Yaprağı, Mühür, Denizsuyu Kâsesi gibi dergilerde yayımlandı. 2008'de Küçükkuyu Ulusal 1. Zeus Şiir Yarışmasında “Kırağı Çalmış Tenin” adlı şiir dosyasıyla İkinci oldu.
İlk şiir kitabı “Pencereme Vurur Ayrılıklar” Ocak 2009’da yayımlandı.
Ödülleri:
Küçükkuyu Ulusal 1. Zeus Şiir Yarışması (İkincilik)
***
istasyonla kalan
Âdem’in Trenleri…
kendimi mecbur buldum bir fesleğenle yüzüm yıkanalı
çaresiz ve en bakire unutulmuş dua gibi el sallıyorum
kağıt üzerinde karınca kanatlı bir özlem kaldım
canıma değer bir bilet olurum nasıl mecbur kaldıysam öyle
koparılmış yarısı bir taşra istasyonunda nar falı gibi kırmızı
unuttum ve sonsuz sıcak davrandım yarama canın sağ olsun
uzakmışım ve tenha ve geride kalan istasyonmuşum şimdi
biliyorum yarasına küsmüş bir yarımın yemini sayılmaz
benimkinden farklı bir ölümün yaşayanıymışım. yok bir
iz oldu. Çığlığıyla rahmimin iç duvarını geçen tren
çaresiz ve en sert ardında kaldım senin
kapısı çalındı yedinal birden sesim karnıma yol
gördüğün bütün trenlerle bana bir ses yolla
biletleri benim nasılsa. canıma değer makas vururum
sonsuz paralel iki gözün hep yek bu yolculuğuna
gideceğin en uzun yol iki gözüm arası hiç ve tam
koştum ve imkânsız kaldım gölgenle kesişince gölgem
Bilal AGRİN
Kendi kaleminden Bilal Agrin:
1983' te Muş Bulanık'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini değişik şehirlerde tamamladı. 2007 de Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirdi. Halen Muş Bulanık'ta eczane işletmektedir.
Onu bir şiir kandırdığında henüz ortaokuldaydı. O günden beri o şiirin peşinde koşuyor. Şiir ve yazıları çeşitli amatör dergilerde ve Yasakmeyve'de yayınlandı. 2006 yılında Türk Eczacılar Birliği'nin şiir yarışmasında birinci oldu...
***
..........aşk...........
aşk
evcilleştirilmiş
bir
köpektir
oysa benim
vahşi dişlerim olmadı
yedi uyur
sekiz uyumaz
bilirim
beni geçmiş zaman aynalarında bekleten
hep o korku nöbetleri
hep o uykusuzluk
en güzel aşk
bir daha uyanmamak üzere
bir kadından
çekip
bir başka şehre gitmektir
Evliya ÇELİK
Kendi kaleminden Evlya Çelik:
aksaray ilinin ağaçören ilçesine bağlı sofolar köyünde 1.1.1973 yılında doğdum.selçuk üniversitesi veterinerlik fakültesinden 1997 yılında mezun oldum.serbest hekimlik yapmaktayım.şiirlerimi okuyucu ile buluşturma fırsatını ve cesaretini buldum...
***
KALPTEN ÖTE’SİNDEN EVVEL
Bir eşkıya hiddetinde, katli vacip var oluşun,
Seni de vururum, bu dağları vurduğum gibi, gelme.
Günü kokluyorum ikindi güneşlerinde, ölülerle!
Her çarpışmada yorgun, haklı ve suçlu; üçüncü cephe, kurşun.
Öteki yüzleri madalyonların, değili gerçeğin, yalan soluşun,
Çeperi cesetlerimizin eski sevgiler, kaskatı gölge!
Ur’a boğuldu, içine aşk gizi çengellediğimiz bölge,
Senden bakardık ya dünyaya, hangi görüngüde yıkıldı huşun.
Kırbacı Mevlana’nın, acısı suare, ah ney! Kızıl çile,
Sevginin böylesi ah! Yüreğe bir yumruk yelek, duruşun.
Kaldır ellerini baba, koy göğsüme, kanıksansın suçun,
Şimdi ırzına geçilmekte örümceklerin, unutulmuş şiirlerle…
Kanatları kopuk sinekler, çırpındıkça battığımız bataklık ve
Her şair kardeşidir, gökyüzüne gelinler adadığımız burcun!
Gerdek geceleri doğar peygamberler, kederi bol hamurun,
Her şair kardeştir, hüznün boşaldığı çile rahminde.
Emrah YOLCU
Kendi kaleminden Emrah Yolcu:
1987 de bingöl solhan da doğdum. 2 yıllık hasretten sonra kavuştum istanbul a.(1989). ilk orta ve lise öğrenimimi istanbulda tamamladım. işletme bölümü mezunu olacağım mayıs 2009 da.8 yaşımdan beri şiir yazıyorum. ilk şiirim ilkokul öğretmenime yazdığım hece ölçülü şiirdir.
__________________
|