Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Kitap İnceleme - Tanıtım » Yara Falı / Zeynep UZUNBAY

Yara Falı

Bir fal öyküsü 

Zeynep Uzunbay
Şiirimizin sessiz akarsuyu… ‘Yara Falı’nda yine sessiz bir çığlık gönderiyor bize…. 

Atila ER

El falını biliyordum; kahve, bakla, hatta tarot ... Ancak, ilk kez "Yara Falı"na tanık olduğumda merakımı yenemedim. Elime aldım. Evirdim, çevirdim. Kokusu hala tazeydi. Mora çalan bir rengi vardı. İnce, uzundu. Bir elin aylası düşmüş tü yüzüne. Tuttum, ters çevirdim "Yara Falı"nı.

Bu yaranın, bu falın mimarı Zeynep Uzunbay'dı. Mor yüzlü "Yara Falı"nın arka kapağına şu güzel tümceleri düşüvermiş Haydar Ergülen:

"Zeynep Uzunbay'ın şiirlerini okurken gözlerimin önünde şöyle bir görüntü beliriyordu: Bir öğrenci evinde toplanmış kızlı-erkekli üniversiteliler, kimi çay içiyor kimi kahve. Aralarında topladıkları parayla aldıkları şarap ve biraları daha sonra açacaklar. Yere oturmuşlar, bir kelime oyunu oynuyorlar. Biri bir kelime atıyor ortaya, başka biri o kelimeyi yere düşmeden tutuyor, usulca öpüyor, sevip okşuyor. Sonra bir mektup yazar gibi yanına bir kelime daha ekliyor, onu bir başkası alıyor, derken mektup elden ele... Sonra sıra Zeynep Uzunbay'a geliyor. Bu hayli birikmiş, yüklenmiş, ağırlanmış mektubu, artık ona Kelime Kuşu diyelim, tutuyor, ona kanat veriyor, ruh veriyor ve uçmaya bırakıyor. Kelime Kuşu'nun ruhu kanatlıdır. Kelimeleri kanatlandırıyor Uzunbay, sonra da sokağa salıyor. O kuş kime konacağını biliyor, sokakta, parkta, ağaçta bir arkadaş arıyor kendine, bulur bulmaz da şiir kuşu olarak ona konuyor.

Yüklü bir şür, dertli bir şür. Ama ağırlığını da, yükünü de, derdini de kimsenin üstüne yıkmamak için, 'şairben'ini hırpalayarak, kanatarak azaltıyor, derdi onda kalıyor, sevinci okuyanda. İçindeki karanlığa çoktan ulaşmış çünkü. Şiirini o karanlıkta sınamış, halsizliğin, güçsüzlüğün o kendine . mahsus lezzetini yakalamış, her şeyin aslında 'şakacıktan' olduğunun bilgisine varmış, 'benim halim, halsizliğimdir' demiş, sonra da 'alın, ne haliniz varsa görün' der gibi şürin arkadaşlarına, ki onlar en iyi arkadaşlarıdır, şiirini armağan etmiş.

Zeynep Uzunbay'ın Yara Falı'ndan bahtıma bir 'kız kardeş' çıkmış böylece: Lorca'nın Kız kardeşi."

Bu yazıyı tamamıyla almamın nedeni, gerçekten Haydar Ergülen'in hem Zeynep Uzunbay'ı hem de Yara Falı'nı çok güzel betimlemiş olması. Ben bu yazıya hayran kaldım. Sizlerin de beğeneceğinize inanıyorum. Çünkü arka kapak yazıları fotoğraf arkalarına benzer hep...

"hayallerim seğriyor,
hangi yara andı beni?"

dizeleriyle başlıyor fal. 29 harfle birlikte q, x, w gibi harfleri de ekleyerek, her harfe bir fal açmış Uzunbay. Adıma düşeni okudum önce. Zeynep Uzunbay

"söz buğulanıp akmış

kirpiğinin ucuna
yarın olsun yine git
arılık duruluk ol
titresin göğsünde ıtır
üç günlük ay doğ
kıvrıl ruhuna" (s:11)

Kıvrılıp gittim ruhuma. Ay yeniden doğdu. Arındırn (mı?) yaralarımdan. Ancak öylesine derin bir yara ki bu; ne kapanmak biliyor, ne iyileşmek. Aşk yarası mı desem, ten yarası mı? Nedir acıyan içimde? Tam iyileşti, kabuk bağladı derken, nedir kabuğu kaldıran, nedir yarayı kanatan?

Kim bilir?!...

FAL BASAMAKLARI
Hep sevdiklerime açıyorum falı. Mutlu çıkarsa çocuklar gibi seviniyor, kötü şeyler söylerse fal, korkuyorum. Budak budak acı kaplıyor içimi. Acılar kök salıyor derinlerimde bıraktığım kıraç topraklara. Baktırmasam mı ki?! Ama hoşuma da gidiyor hani. Anlık duygular savaş alanına çeviriyor kalbimi. "Küte küt... Küte küt..." Durmak bilmiyor yürek. Dur-bak-tım.

Takılıyorum falın kuyruğuna. Kahve, el, bakla ... bir tarafa. Şüt falı ... harika! Oğlum geliyor aklıma. Bir fal da ona açıyorum.

"gönül eğlencesi yok, gitmiş
parmakların dudak tuşlarında
ufku deliyorsun, faydasız
hiçbir sözde duramazsın artık
alıp başını gitmiş, dil de düşünce de
yine de bir çok kez 'alo' 'efendim.' " (s:13)

Oğlum yeni düşlere dalıyor gecenin bir yarısında; en tatlı uykusunda. Bir fal da düşlere mi açtırsam acaba? Melekler torpil geçer mi? Huri kızların elinden abıhayat içebilir miyim? Sonsuzluğun gücü benim olur mu? Bülbüller çıkıp tuba ağacına figan eder mi? Ne kadar çoğalıyor fal kapılarında geçen inatçı sorular. İşaretparmağımı dudaklarıma götürüp "susun!" diyorum tüm bu sorulara. Ve susuyorlar. Sonra dizelere tırmana tırmana çıkıyorum.fal basamaklarını. Köşe başında duran Zeynep Uzunbay yeniden çıkıyor karşıma. Yönümü gösteriyor bana. Yürüyorum sonra. Yürüyorum alacakaranlığa. Sözcükler ışıl ışıl yanıyor sokak lambalarının zulasında. Aylardan aralık, günlerden İzmir.

İzmir bir çocuk masumluğunda. Gülümsüyor hınzırca. Tutup İzmir' e açıyorum falı.

" ... sana bir dua öğreteceğim
ağaçlara bakarken oku bunu
ışığın her türlüsünde
her batışında güneşin
yeni aydan dolunaya...
karga katarı gördüysen
sazlığa indiyse sığırcık sürüsü
saçak altı şenlendiyse
büyük büyük öttüyse kuzgun
düşündüyse sencileyin... " (s.:34)

Belki sığırcık sürülerini görmedi İzmir, belki kuzgunu, karga katarını belki ... Ama her gün nasıl da sevişirdi martıların sesi, dalgaların sesiyle; körfezin alacasına düşerken Zeynep Uzunbay'ın gözleri.

Karım oturmuş karşıma, gülümseyerek bakıyor gözlerime. "Bir fal da bana aç! " der gibi gözleri. Onun niyetine açıyorum falın yapraklarını. O bilmiyor ama...  "n" harfi nasıl da güzel duruyor bir şiirin adında. Adını ağaçlara kazıyorum kendi adıma. Dökülüveriyor dizelerin ahengi nebir nehir, şiir denilen kostak deryaya. "ilahi!" diye başlıyor kendini anlatmaya. Kendimi buluyorum onda. Devamını getiriyorum ardından:

Zeynep Uzunbay"ilahi!
o sana kızmıyor ki
erkek afişleri asan kadınlara kızıyor
hem o kadınlar dişleriyle koparıyorlar bandı 
 gülmeden bakıyorlar öyle
kötü talih!
kötü tarih!
kötü ruh!
aya da bakınıyorlardır zati" (s.:42)

HAYAT VE FAL!

Kıs kıs gülüyorum. Ne kadar da örtüşmüştü falın söyledikleri, yirmi altı yıllık kadınımla. Kadınım her şeyden habersiz, yeniden tutunuyor hayata. Hayat ve fal! Kapanıyor pancurları yaranın. Ara veriyorum bir süreliğine.

Yoruldum.

Sigaram sağlığını teslim ederken yaşamın güzelliklerine, tatlı bir heyecan sarıyor içimi. Kendi kendimi kutluyorum sonra; sigara gibi bir arkadaşım olmadığı için ödüllendiriyorum adımı. Adım, karanlık bir kuytuda kayboluyor. Binlerce ad düşüyor usuma. "Yaaa!" diyorum, şimdi, hemen şimdi kimin adına açayım falı? Otuz yıl önceki sevgilim geliyor aklıma. Gözlerimin hemen altında papatya sarısı bir damla; ha düştü ha düşecek. İzin vermiyorum düşmesine. Elimin tersiyle kuruluyorum ıslanmış yanaklarımın yorgun derisini. Sakallarım uzamış, bembeyaz. "Öööö... " diyorum. "Öz... " diyorum. Hantal bir yumruk gelip oturuyor boğazımın ortasına. Yüreğim titriyor. Arkası gelmiyor harflerin. Gelip de kendini tamamlarsa bu ad, karıma ne derim? "Ölüm, ölümün 'ö'sü" derim. İnanır mı ki? İnanmalı. Çünkü doğru. Otuz yıl önce bir meleğin kanatlarına takılıp gökyüzüne uçmuştu o.

Fal kendiliğinden açıldı. Dizeler sökün etti kalp spazmıma.

" ... dur demeyeceksin içinin akışına
kötü hikâyeler uydurmayacaksın
seveceksin harf yolcusunu
bir daha söylemem
unutulur mu bu!
unutulur mu bu!" (s.: 47)

Unutmadığım için yukarıdaki hikâyeyi anlattım zaten. Fal doğru çıktı.

Fal doğru çıktıııı!...

(Bu fal açıldıktan bir hafta sonra mahkemeden celp geldi. "Yazıya taraf olan aşağıda adı geçen kişinin ... ")

Yara Falı / Zeynep Uzunbay /Dünya Kitapları / Haziran-2006, 116 s.

CUMHURİYET / Kitap / Sayı 897

(s.:34) Belki sığırcık sürülerini görmedi İzmir, belki kuzgunu, karga katarını belki ... Ama her gün nasıl da sevişirdi martıların sesi, dalgaların sesiyle; körfezin alacasına düşerken Zeynep Uzunbay'ın gözleri. Karım oturmuş karşıma, gülümseyerek bakıyor gözlerime. "Bir fal da bana aç! " der gibi gözleri. Onun niyetine açıyorum falın yapraklarını. O bilmiyor ama... "n" harfi nasıl da güzel duruyor bir şiirin adında. Adını ağaçlara kazıyorum kendi adıma. Dökülüveriyor dizelerin ahengi nebir nehir, şiir denilen kostak deryaya. "ilahi!" diye başlıyor kendini anlatmaya. Kendimi buluyorum onda. Devamını getiriyorum ardından: (s.:42) HAYAT VE FAL!Kıs kıs gülüyorum. Ne kadar da örtüşmüştü falın söyledikleri, yirmi altı yıllık kadınımla. Kadınım her şeyden habersiz, yeniden tutunuyor hayata. Hayat ve fal! Kapanıyor pancurları yaranın. Ara veriyorum bir süreliğine. Yoruldum. Sigaram sağlığını teslim ederken yaşamın güzelliklerine, tatlı bir heyecan sarıyor içimi. Kendi kendimi kutluyorum sonra; sigara gibi bir arkadaşım olmadığı için ödüllendiriyorum adımı. Adım, karanlık bir kuytuda kayboluyor. Binlerce ad düşüyor usuma. "Yaaa!" diyorum, şimdi, hemen şimdi kimin adına açayım falı? Otuz yıl önceki sevgilim geliyor aklıma. Gözlerimin hemen altında papatya sarısı bir damla; ha düştü ha düşecek. İzin vermiyorum düşmesine. Elimin tersiyle kuruluyorum ıslanmış yanaklarımın yorgun derisini. Sakallarım uzamış, bembeyaz. "Öööö... " diyorum. "Öz... " diyorum. Hantal bir yumruk gelip oturuyor boğazımın ortasına. Yüreğim titriyor. Arkası gelmiyor harflerin. Gelip de kendini tamamlarsa bu ad, karıma ne derim? "Ölüm, ölümün 'ö'sü" derim. İnanır mı ki? İnanmalı. Çünkü doğru. Otuz yıl önce bir meleğin kanatlarına takılıp gökyüzüne uçmuştu o.Fal kendiliğinden açıldı. Dizeler sökün etti kalp spazmıma. (s.: 47) Unutmadığım için yukarıdaki hikâyeyi anlattım zaten. Fal doğru çıktı. Fal doğru çıktıııı!... (Bu fal açıldıktan bir hafta sonra mahkemeden celp geldi. "Yazıya taraf olan aşağıda adı geçen kişinin ... ")

(s.:34) Belki sığırcık sürülerini görmedi İzmir, belki kuzgunu, karga katarını belki ... Ama her gün nasıl da sevişirdi martıların sesi, dalgaların sesiyle; körfezin alacasına düşerken Zeynep Uzunbay'ın gözleri. Karım oturmuş karşıma, gülümseyerek bakıyor gözlerime. "Bir fal da bana aç! " der gibi gözleri. Onun niyetine açıyorum falın yapraklarını. O bilmiyor ama... "n" harfi nasıl da güzel duruyor bir şiirin adında. Adını ağaçlara kazıyorum kendi adıma. Dökülüveriyor dizelerin ahengi nebir nehir, şiir denilen kostak deryaya. "ilahi!" diye başlıyor kendini anlatmaya. Kendimi buluyorum onda. Devamını getiriyorum ardından: (s.:42) HAYAT VE FAL!Kıs kıs gülüyorum. Ne kadar da örtüşmüştü falın söyledikleri, yirmi altı yıllık kadınımla. Kadınım her şeyden habersiz, yeniden tutunuyor hayata. Hayat ve fal! Kapanıyor pancurları yaranın. Ara veriyorum bir süreliğine. Yoruldum. Sigaram sağlığını teslim ederken yaşamın güzelliklerine, tatlı bir heyecan sarıyor içimi. Kendi kendimi kutluyorum sonra; sigara gibi bir arkadaşım olmadığı için ödüllendiriyorum adımı. Adım, karanlık bir kuytuda kayboluyor. Binlerce ad düşüyor usuma. "Yaaa!" diyorum, şimdi, hemen şimdi kimin adına açayım falı? Otuz yıl önceki sevgilim geliyor aklıma. Gözlerimin hemen altında papatya sarısı bir damla; ha düştü ha düşecek. İzin vermiyorum düşmesine. Elimin tersiyle kuruluyorum ıslanmış yanaklarımın yorgun derisini. Sakallarım uzamış, bembeyaz. "Öööö... " diyorum. "Öz... " diyorum. Hantal bir yumruk gelip oturuyor boğazımın ortasına. Yüreğim titriyor. Arkası gelmiyor harflerin. Gelip de kendini tamamlarsa bu ad, karıma ne derim? "Ölüm, ölümün 'ö'sü" derim. İnanır mı ki? İnanmalı. Çünkü doğru. Otuz yıl önce bir meleğin kanatlarına takılıp gökyüzüne uçmuştu o.Fal kendiliğinden açıldı. Dizeler sökün etti kalp spazmıma. (s.: 47) Unutmadığım için yukarıdaki hikâyeyi anlattım zaten. Fal doğru çıktı. Fal doğru çıktıııı!... (Bu fal açıldıktan bir hafta sonra mahkemeden celp geldi. "Yazıya taraf olan aşağıda adı geçen kişinin ... ")

(s.:34) Belki sığırcık sürülerini görmedi İzmir, belki kuzgunu, karga katarını belki ... Ama her gün nasıl da sevişirdi martıların sesi, dalgaların sesiyle; körfezin alacasına düşerken Zeynep Uzunbay'ın gözleri. Karım oturmuş karşıma, gülümseyerek bakıyor gözlerime. "Bir fal da bana aç! " der gibi gözleri. Onun niyetine açıyorum falın yapraklarını. O bilmiyor ama... "n" harfi nasıl da güzel duruyor bir şiirin adında. Adını ağaçlara kazıyorum kendi adıma. Dökülüveriyor dizelerin ahengi nebir nehir, şiir denilen kostak deryaya. "ilahi!" diye başlıyor kendini anlatmaya. Kendimi buluyorum onda. Devamını getiriyorum ardından: (s.:42) HAYAT VE FAL!Kıs kıs gülüyorum. Ne kadar da örtüşmüştü falın söyledikleri, yirmi altı yıllık kadınımla. Kadınım her şeyden habersiz, yeniden tutunuyor hayata. Hayat ve fal! Kapanıyor pancurları yaranın. Ara veriyorum bir süreliğine. Yoruldum. Sigaram sağlığını teslim ederken yaşamın güzelliklerine, tatlı bir heyecan sarıyor içimi. Kendi kendimi kutluyorum sonra; sigara gibi bir arkadaşım olmadığı için ödüllendiriyorum adımı. Adım, karanlık bir kuytuda kayboluyor. Binlerce ad düşüyor usuma. "Yaaa!" diyorum, şimdi, hemen şimdi kimin adına açayım falı? Otuz yıl önceki sevgilim geliyor aklıma. Gözlerimin hemen altında papatya sarısı bir damla; ha düştü ha düşecek. İzin vermiyorum düşmesine. Elimin tersiyle kuruluyorum ıslanmış yanaklarımın yorgun derisini. Sakallarım uzamış, bembeyaz. "Öööö... " diyorum. "Öz... " diyorum. Hantal bir yumruk gelip oturuyor boğazımın ortasına. Yüreğim titriyor. Arkası gelmiyor harflerin. Gelip de kendini tamamlarsa bu ad, karıma ne derim? "Ölüm, ölümün 'ö'sü" derim. İnanır mı ki? İnanmalı. Çünkü doğru. Otuz yıl önce bir meleğin kanatlarına takılıp gökyüzüne uçmuştu o.Fal kendiliğinden açıldı. Dizeler sökün etti kalp spazmıma. (s.: 47) Unutmadığım için yukarıdaki hikâyeyi anlattım zaten. Fal doğru çıktı. Fal doğru çıktıııı!... (Bu fal açıldıktan bir hafta sonra mahkemeden celp geldi. "Yazıya taraf olan aşağıda adı geçen kişinin ... ")

Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa