Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Edebi Akımlar - Hareketler » DADAİZM

 

DADAİZM  

I. Dünya Savaşı'nın getirdiği umutsuzluk, yıkımlar, barbarlık, sanat alanındaki ve gündelik yaşamın zorlukları, burjuva değerlerinin tiksinçliği, entelektüel katılığın ve varolan sanatsal düzenlerin reddedilmesi şeklinde ortaya çıkan boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Teknolojiye olan bağlılığa, toplumun yozlaşmasına, burjuva toplumuna ve onun için önemli olan her şeye, geleneklere, dine ve hatta sanatın kendisine bile karşıydılar.

1916'da Zürih'te ortaya çıktı. Hugo Ball’in açtığı Cabaret Voltaire adlı bir kafede toplanan, aralarında Tristan Tzara, Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Hugo Ball, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in de  bulunduğu bir grup savaş karşıtı genç sanatçı tarafından bir bildiriyle (manifesto) açıklandı.

Dada isminin  Fransızca’da oyuncak tahta at ve "hobi" anlamına gelen "Dada"dan geldiği görüşünün yanı sıra Rusçada "evet" anlamındaki "da" nın tekrarı olduğunu ileri sürenler de olmuştur.

Dadaizmin bir sanat akımı olup olmadığı, aksine sanat karşıtı bir kavram olduğu dadaistler tarafından ileri sürülmüştür. Geleneksel sanatları, estetik kaygıları red etmeleri, kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istemeleri eleştirildi. Sanatın arkasında bir anlam, bir mesaj kaygısı vardır; Dadaistler ise yaptıkları işlerin bir anlamı olmadığını, izleyen kişi bir anlam buluyorsa bunun tamamen onun problemi olduğunu söylüyorlardı.

Macar şair Tristan Tzara'nın çıkardığı "DADA" adlı dergi herkesin katkısıyla yayımlanıyordu. Genç şairler yeni şiir türlerini bu dergide denemeye başladılar. Fransa'nın en önemli yazarlarının katılımıyla kadro genişledi. Dada'ya ilgi gösterilmeye başlanmıştı. Savaş sonrası Almanya'daki aşırı sağ politikalara karşı tepkiler sürdü.

Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı dil ve biçimde yeni deneylere, deneysel anlatım tarzlarına yöneldler. Bu yoluyla sanatın canlandırılacağını düşündüler. 

Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. Fütürizmden etkilenen dadacılar gerçeküstücülüğe (sürrealizm) yöneldi. Pek çok dadaist daha sonra sürrealist olmuştur. Çıkardıkları çok sayıda derginin içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis Aragon, Philippe Soupauld, Paul Eluard ile Georges Ribemont-Dessaignes’in yazılarının yer aldığı Litterature'dü.

Dadaizm, İsviçre ile sınırlı kalmadı, New York, Berlin, Köln, Paris ve Hannover kentlerinde de kendini gösterdi. Ancak şehirden şehire değişiklikler gözleniyordu; Almanya'da politik, Paris'te daha bir teatral, New York'da eğlenceli şekilde yorumlanıyordu. New York'daki önemli dadaistler Marcel Duchamp ve savaş sırasında Paris'ten kaçmış sanat öğrencisi Beatrice Wood; Paris dadaistleri ise kendilerine Cologne Dada grubu diyen Max Ernst, Hans Arp ve Alfred Grunwald idi. Alfred Grunwald, "ufak olsun, bize kalsın" diye düşünüyor, akımın yayılmasını istemiyordu. Büyük ihtimal bu yüzden, Paris'teki ilk Dada sergisinin açılması için 1921'e kadar beklenmesi gerekti. Farklı şehirlerdeki Dadaistler, çekirdek kadro ile sürekli bağlantı halindeydi.

Aslında birçok Dadaist'in içine düştüğü bir yanılgı vardı. Bu kişilerin çoğu savaşın acılarını yaşamış, Avrupa'nın savaş alanlarında insanoğlunun başka bir insanoğluna neler yapabileceğini görmüştü. Sanata, sanat tarihine ve tarihin kendisine güttükleri nefret, aslında bu durumun bir yansıması idi. Yani uçsuz bucaksız bir nihilizmin etkisine girmişler, insanoğlunun ulaştığı hiçbir başarı; hatta sanat bile onları etkileyemez olmuştu.

Yarattıkları şeylerin tamamen tesadüfler sonucu oluşması ile üzerlerinde uzun uzun uğraşılmış, arkalarına fikirler yerleştirilmiş olması arasında hiçbir farkın olmadığını, sonucun değişmediğini görmüşlerdi. Yani sanatın "güzel" olduğunu düşünen toplum ve insanları öldüren toplum birbirinin aynıydı; o halde sanata saygı duymanın mantığı neydi?

Dadaistler, yaşananlar için sanatçıları da suçluyordu ve işte bu yüzden kendilerine sanatçı demiyorlardı.

Yaptıkları işlerdeki anlamsızlık, savaş sonrası altüst olan dünyalarını ve yaşadıkları şaşkınlığı temsil ediyordu. Yani yaşanan kaosun sebeplerini bulmak yerine bu kaosun doğanın bir parçası olduğunu kabul etmeyi tercih ediyorlardı.

Belki bu kabul ve estetik kavramını inkar etmek, içinde oldukları dünyanın gerçek doğasını anlamalarına yardım edecekti. Doğada bir anlam ve düzen yoktu; sanatta neden anlam arasınlardı ki?

II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da "eylemlerine devam eden" birçok Dadaist Amerika'ya gitmeye zorlandı, gitmemekte ısrar edenler Hitler'e esir düştü, bir kısmının akıbeti şimdi bile belli değil. Muhtemelen Hitler tarafından öldürüldüler.

Dadaistler savaş sonrası sürrealizme ve sosyal gerçekçiliğe kaydıkça aktif sanatçılar gittikçe azaldı, akım da yavaş yavaş kayboldu. Kayboldu ama dedik ya, bugüne kadar pek çok sanatçı Dada'dan etkilenmeye devam etti. En son 2002'de Cabaret Voltaire, Dada hareketini anmak için bir müze haline getirildi; ki bu da demektir ki hala bir yerlerde sanat diye bir şey yoktur diye bağırınan birileri var!



 

 

 

Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa