|
|||
---|---|---|---|
|
#251
|
|||
|
|||
![]()
TESTİ
Bir sırtlan; başka bir sırtlanın iradesini taşır mı? Bilemem. Tutundum yeşil kayalara ve uzandım yeryüzüne. Seyrettim hasta bedenleri, Çürümeyi öğrendim Ve zamanı sen bildim Yıpranmış fildişi yüreklere basmamak için zıplayarak yürüyen melon şapkalı maymunlar umarsız bir savaşın baltalarını taşıyorlardı. Nerede, nasıl ve kimlerin yanında durulması gerektiğini kimse bilmiyordu henüz İnatçı bir belirsizlik egemendi hayata Buyruk almanın kilidini açacak anahtar bulunmamıştı. Ve o anahtar tenin tenle temasında gizliydi. Taş acıtır. Belleksizdir. Bakır bir testide yaşamak, altın bir kafeste uyuklamaktan daha çok acı vermez insana Ve sen ey; sumakta ve safranda, yanlış kurulmuş bir cümle gibi bekleyen yolcu! Tedirgin ruh... Tek yaptığın şey; karanlıkta gülümsemek. İyi yolculuklar sana öyleyse Öfke kanatır, Çığlık ağlatır çünkü. Metin Güven / Kedi Uykuları s. 51
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#252
|
|||
|
|||
![]()
DAR ODADA ÖMÜRLER
İnceltilmiş bir yüzle konuşuruz ölçerek her sözümüzü Yanlış anlaşılmak kaygısıyla tedirgin ve sürekli tetikte Adımızdan bir duvarın ardına saklayıp yalnızlığımızı Saygılı bir sesle selamlarız her sabah birbirimizi Ah biz memurlar, bürolara tıkılmış insan konserveleri Özü gitmiş ömürler, ölü alışkanlıkların tutsakları. Daracık bir cam düşer payımıza görüntüsü hiç değişmeyen Gökyüzü bir sisli göldür mavisi bulutların koynunda Nazlı bir gelin gibi süzülür gün boyu dışarda. Kibrit kutusu odalarda bunalmış ve yılgın İmrenerek seyrediriz o kıyısız ülkesini özgürlüğün Birbirine benzeyen solgun düşlerle içedönük ve yorgun. Dosyalardan sinmiştir ruhumuza bu ekşimiş küf kokusu Gövdemiz masamızın şeklini almıştır, köşeli ve alçak En çok dirsek yerleri eskir giysilerimizin. Aldığımız emrin tonunda sesleriniz bir altımızdakine: -Ümit Hanım, yaşam dosyasını getirin bana Sevgi sözcüğü çizili bir yazı olacaktı içinde hani Yeri yoktur diye memuriyetin dilinde Arşive kaldırılmıştır bir Eylül gününde. Saate bakarız durmadan kör bir hareketle bilinçiz ve bıkkın Sevilmeyen bir konuk gibi zaman oturur bileklerimizde Gitmeyi bilmez bir türlü hantal gövdesiyle gün. Konuşmaya başlarız sıkıntıdan, ilgisiz kopuk rastgele Bir avuç ölü sözü uzun uzun çiğneyip dururuz ağzımızda; Hayat pahalılığı, ev işleri, yeni alınan giysiler Hükümetin gidişi , akşamki konuklar, yemek türleri Yaramazlıkları çocukların, televizyondaki film... -Evlendik evleneli şekerim, okuyamıyorum Zaman kalmıyor ki işten, hem kitaplar da çok pahalı... Bozuk bir plak gibi günlerin bu tekdüze tekrarında Büyürken ömrümüzün güneşe çıkmamış boşlukları Öldüğünü duyarız acıyla içimizde bir yerlerde Yaşama sevinci veren o eski, o ince duyguların. Ve akşam al atlı bir şehzade gibi gelir Düştür kurtuluştur sokaktır sevinçtir... Yollar yürüyüşümüzden tanır bizi, kekeme ve aceleci Çarşılar camlara düşen ezik bakışlarımızdan. Rüzgârdan ve gün ışığından kamaşır gözlerimiz Giysilerimiz ele verir kimliğimizi, yıpranmış ve temiz. Aklımızda borçlardan ve ihtiyaçlardan sıralı yüzlerce soru Katılmadığımız bir şarkı gibi gün biterken eşiklerde Evler sıkıntımızın sürdüğü bir başka memuriyettir. 1985 Şükrü Erbaş / Toplu Şiirler 1 - Aykırı Yaşamak ( I Kayboldu Yüreklerimiz) s. 72
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#253
|
|||
|
|||
![]()
Özruhsal Yazı
Şair aldatıcıdır. Öyle mükemmel aldatır ki Acı çekiyormuş gibi yapacak olur Oysa acıdır hissettiği. Ve yazdıklarını okuyanlar Okunan acıda iyice hissederler, Şairin tanıdığı ikiliği değil, Kendilerinin asla hissetmediğini. Ve böylece onun çarklarında Döner, aklın oyuncağı, Bu küçük mekanik tren Adına kalp denen. Fernando Pessoa Çeviri: Işık Ergüden
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#254
|
|||
|
|||
![]()
AÇIKLAMA
Annemin sesi öksüz bir çocuğa benziyordu Babam ölmüştü. Çocuklarım gözlerimin önünde bir uzaklıktı. Çoktan sönmüştü kalabalığın kandilleri. Günahlarımdan oluşan bir geceydi karım günü bitiren ve başlatan. Göğsümdeki kederle yumuşatmaya çalışıyordum ağzımdaki taşı. Akıl almaz bir hızla azalıyordu her şey. Ne şiir, ne kitaplar. Aptalca türkü söylüyordum. Sesinden başka suçum, yüzünden başka iyiliğim kalmamıştı. Sana neden sığındığımı anlıyor musun?... Şükrü Erbaş / Toplu Şiirler 2- Kül Uzun Sürer s. 24
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#255
|
|||
|
|||
![]()
YAZ ÜZÜNTÜSÜ
Sen ey, o uykulu savaşçı, kumlar üstünde, Yorgun bir su ısıtıyor güneş saçlarında Ve bir günlük yakarak düşman yanağında, Karıştırıyor bir aşk içkisini gözyaşıyla. Duruk sessizliği ak yalımın, üzüntü içinde Dedirtti, ey benim ürkek öpüşlerim, sana: “Tek bir mumya olmayacağız seninle asla Bu mutlu palmiyeler altında, eskil çölde.” Ama ılık bir nehirdir işte saçların, Ürküsüz boğmak orada bize tebelleş ruhu Ve bulmak o Yokluğu senin tanımadığın. Akan düzgünü tadacağım gözkapaklarından Verebiliyor mu diye ezik yüreğime Duygusuzluğunu gökyüzünün ve taşların. Stephane Mallarmé Çeviri: İlhan Berk / gerçeküstücülük antoloji s.144
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#256
|
|||
|
|||
![]()
YILDIZ ŞERİDİ
Tek anahtarı göğün beyaz kayalıklar arasında Kartaldır Demir bıçak bölünce dalgayı ikiye Elim yazıyor adını ıssız buzun üzerine Kararsız bir gemi geliyor gözlerime doğru Güneş ışınları düşüyor ağır örgüler halinde Kenarına beyaz sabahın İnce kumun üstünde dertli ayak izleri Dönüyor rüzgârlara uyarak Sessiz gölge nemlidir Ufkun çevresinde ve siyah kayalıklar altında Orada can çekişen balık son kozunu oynuyor Beyaz yönü umudumuzun Heyecan veren tatlı izinde kayığın Bağıntı çizgisini izliyor arasında kıtaların Sonsuz gök renginin yuvarlak çıngırağında boş inci Öğle çalıyor titreşim yapan madende Daha açgözlü bütün ağızlar Susuyorlar aynı işarette Yol açılıp canlanınca Dans eden akislerinde büyük fenerin Tırmanan ve parlayan yol Gizli yol fener ve yıldız parıltılarının yankılarıyla su buharındaki biçimlerle dolu Düşsüz ve gizsiz suda boğulmuş başlar üstünde Halesiz yıldızlardan kopup ayrılmış başlar PIERRE REVERDY Türkçesi: Adli Moran İlhan Berk / gerçeküstücülük antoloji s. 223
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#257
|
|||
|
|||
![]()
YARALI ASYA A***350;IKLARI
***214;m***252;r, ***246;z***252;rse ba***287;***305;***351;la beni sevgilim, seni ***231;ok sevdim ***214;l***252;r ***246;lmez dirilmi***351; bir cin gibi Mezarlar***305;na sar***305;n***305;p siyah bir pelerin gibi huzuruna huzur bulmaya geldim bir elim papatya, bir elim yasemin sen yine kokla bedenimi Tela***351;l***305; ve keskinsem kana vaktim yoktur umut vaat eden modern yalvar***305;***351;lar ***246;rne***287;in, senin i***231;in geceyle y***305;kand***305;m bu sabah ***231;***246;z***252;ld***252; h***252;z***252;n ile a***351;k***305;n emrivaki diki***351;i reddedildi ruhumun y***252;z***252;nle i***287;di***351;i ***214;m***252;r, ***246;z***252;rse hayat***305;m, s***305;radan bir ihtimaldir ***351;arap alt***305;nda bak***305;***351;lar***305;m, k***246;r s***252;ng***252; sevdam***305;n ard***305;nda yaral***305;y***305;m, yaramda kararl***305;y***305;m bundand***305;r tanr***305;lar***305;n, meleklerin g***246;***287;s***252;nde a***287;lamas***305; bundand***305;r hasret ad***305;na ac***305;n***305;n kararmas***305; Korkudan kilitli kalm***305;***351; istiridyeyim ***252;zg***252;n***252;m, incimsin ***214;m***252;r ***246;z***252;rse ba***287;***305;***351;la beni sevgilim onlar mutlu olsun, d***252;nya incinsin K***252;***231;***252;k ***304;skender |
#258
|
|||
|
|||
![]()
Çürütür Yağmur
nakkaş renklerini kaybettin dün balıkların suyu çekildiğinde onca tufan boşunaydı dedi sevgili camdanmış bakışın zaten inanmadım durmaksızın çürütür yağmur izleri durmaksızın ah, kahır yaram derinde kim girecek bu bahçeye kim gül öldü bahçıvanın ellerinde Selma Ağabeyoğlu (Beni Senden Sorarlar s.19)
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#259
|
|||
|
|||
![]()
Sizin İçin
nar çatladı, kıskanıp kanın rengini ıslanan ateş, örtünen ışığın lekesi külhani duruşundaki cesaret yenilginin silkelenin, dökün öfkenizi, dilinizi susun özrünüz için mevsimler budadım ömrümden kör avuntu. bağışlanmayan ceza gibi duruyorsunuz hayatın ağlarında... Selma Ağabeyoğlu (Beni Senden Sorarlar s.37)
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
#260
|
|||
|
|||
![]()
SINIR
sınırda bir alışkanlık sınır ötesi acı sırtını bana dönüyorsun kendime gülüyorum ansızın üçe bölünüyorum Zeki Bostan (Alarga s.30)
__________________
gökyüzüne sürülmüş ölüm ruju / hatırlarım o günden beri güneşin boynunda kapalı yazısı...b.y. |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|