![]() |
Gel Dirilt Değiştir Uzatırken uçlarını havaya Sisin ve yağmurun içinden Kurumuş damarlarıyla seslenerek Dalın istediği nedir Suyun istediği nedir Kışın amansız sesiyle bastırılmış Akışı düş, yatağı karabasan Kumu ayartılmış, çakılı sürgünde Donmuş bedeninde günün özlemi Suyun istediği nedir Kentin istediği nedir Ciğerleri kurum bronşları dağlı Parkları çalınmış alanları yağmada Her yanında beton kistler çıkarırken Kentin istediği nedir Senin istediğin nedir Bile bile Avcunda sıkıca sakladığın Renkli kırık camlar İki elin kızıl kanda Aç avuçlarını sesini yükselt Gel dirilt değiştir Gülten Akın / Uzak Bir Kıyıda ( Sevda Kalıcıdır-Kent) s.34 Edited by: Burcu Yalkın |
Kalp Vakti Belki ben daha uzun yaşarım, ama Uzun yaşayan o olmalı aslında* Nemli yaram cam hüznüm sevdiğim öyle çok kırıldım ki hayatın kirli aynasında sorma, gece denizim batmıştı çok da yalnızdım kendi kırıklarımı kendim topluyordum ki kalp kapaklı bir şiire daha başladım işte sen seni düşün beni düşünme kalbimi de kalbim ki zaten bir şiirdir,üzülme sen çok yaşa! birazdan etli dudaklarıyla öper beni hayat -ömrün taş plağı hep kırıktır ya- kırık kırık toparlanırım sen hiç meraklanma çakı gibi bir kırıkadam olurum hem de gençliğimle buluşur kendi derinliğimde belki de ağır imge gülleri yuvarlarım kendime âh, ne belli! soyduğum tenha şiir renginde incinmiş bir kalple içimin kadınıyla sevişir de kalbim ve acemiliklerim benimle birlikte mahrem ve gürültüsüz bir yere kaçarım sonra-- Sonra, hüzün haz karışımı tüm incinmişliğimi bir top yapar da gül ağırılığında tutup sana atarım bu şiir de bu hayat da beni uzun yaşaman içindir aslında bakmışım sol yanımda birden bir düşme sesi içim mi düştü ne! çok şükür kalbim hâlâ yerinde** Hüseyin Alemdar / Vakitler İncelikler s. 13 * Emily Dickinson **Osman Çakmakçı |
Miş' li Gelecek Zamana Yergi Biz ki toplanıp bir gün çığlıklar boyunca Gelincikleri derleyip arkadaşlıkları ağlayacakmışız Yıllar geçecekmiş üzerinden bir gül ağıdının Ölüm boşlukta, hayatsa büsbütün divâne... Aşkmış artık yeni çağın tragedyası Uçurumlar, salıncak ürpertileri, saklambaçlar Cesaret sınavı olacakmış her masal Uzun yaşanacakmış sanılıp kırmızı başlıklı kurtlarda tükenen... Oysa ellerimizin değerini nasıl da unutmamalıymışız Çoşkulu durmalıymışız sanık sandalyesinde bile Çünkü sehpa itildi, imlâ bozukluğuna tutsak yaftalar Ömürse yalnızca bir kuşun çığlık düşürmesi... Cihan Oğuz (Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Antolojisi / Yılmaz Odabaşı s.582 ) Edited by: Burcu Yalkın |
Barınak Fırtına Barınak Gemiler, değil mi? Ne güzel alışmıştım Harflerle ve sayılarla yazılmayanlar vardır Her denize kıyı olabilir misin? Satranç Sevgilim Taşlar Unut Kaleleri ve filleri köpekli adamlar tutmuşlar Söyle ona sıraya dizmekten vazgeçsin Gülten Akın / Uzak Bir Kıyıda (Sevda Kalıcıdır-Balkon) s. 25 |
Öte Çağın Gülü ..................................Ah bir tek hançerle açılır ..................................Aşkın yarası ..................................Kanamaz gül solmayınca tarih Kalbe çizili ne varsa artık mor Suskunluk çağındayız ey ömrüm Yalan seni seviyorum sözü gül dikeni ağlar Dedim kaç kez ay vahşi evren arsız Umudu vuruyorlar gözyaşlarını saymadan Bizi de yazacaklar uyaksız bir şiir gibi Bir gönlün içine girmeden solacak ömrümüz Yok mu göğü savunacak ey âlem-i mahlukat Kalbimin sarkacına gül bağlayacak gül ağlayacak Unut vuslatın müjganını hayat taş üstüne taş Yarin bahçesi solgun yüzümüz tarumar Yeter artık kanayan bir testiden su akmasın Gül çağına kurban olsun Aşk Yelda Karataş |
İNFİLAK VAKTİ<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
<I style="mso-bidi-font-style: normal">Kendimi görmeye parklara gidiyorum[/I] <I style="mso-bidi-font-style: normal">Kiminin bana kiminin çaresizliğe elleri[/I]* O üç harfin yedi harfli âni kış hâliyim yaşamalarda boşluklarımın sözlüğünde şiirlerim vakit harflerimi biri telâş biri sükût iki mısrânın birbirini örtmesiyim biri karanlık biri karanfil iki çiçeğin yerçekimiyim karamela bir çocuk sesi gelip gelip öper üstdudağımı bazen ağzımın uzağında öpüş yarası mahçup bir cennet olur altdudağım içim kış bir parktır belki, parklarda çıkarım kendimden sahi, insan ikiye bölünse de çıkabilir mi ki kendinden nasıl koyar peki ömrünü eşit ağırlıklarla ikinin keselerine bilirim ki kesse kesse kendini keser kimsesizliğin bıçağı-- bakmışım düşmesem de kendimin kalbini düşmüşüm birden kanla karanfil sesi birbirine karışmış yakamda birbirine karışmış yakamda saadet ve sarsıntı renkleri hayatım birbirine karışmış şeylerden kar uzakları hayatım katlanmış yerlerinden kan sesli bir mendil <I style="mso-bidi-font-style: normal">Edip abi[/I] ellerimde iki pembe yırtık eldiven gibi kendi akşamım âh, az şekerli bir yalnızlık kahvesi söylemiş de içememişim adı âsûde bir aşkla sûdeleşmişim de gidememişim-- her şey <I style="mso-bidi-font-style: normal">kanmısrâ [/I]bir rakının bordo dökülüşü ömrümün köylü yüzünde sanki hiçbir şey deprem değil de <I style="mso-bidi-font-style: normal">17 ağustos[/I] depremi içim hayat kendi ellerini bile tutamayan düşme vakti büsbütün Tam kırığımı öpecekken <I style="mso-bidi-font-style: normal">Ve nasıl gözgözeyiz ansızın bir infilak[/I]** *, ** <I style="mso-bidi-font-style: normal">Edip Cansever [/I] Hüseyin Alemdar / Vakitler İncelikler s. 22 |
Akvaryum Yok saymayalım artık geçip gittiğini Ve giderken önüme uzattığın Hayatın kıyısında Gizlice görüvereceğim O birkaç dirhem eskimez gümüşü Yok saymalıyım, karşılıksız ve cömert Ismarlamadığım, biriktirilmiş Çiçek izlerini Çünkü yansız ve renksiz durayım isteniyor Törenler ardarda törenler düzenlense Ülkenin tüm çılgınları geçse önümden Durmalıymışım Belki ben durduğumda Müzmin bir acemisi olarak hayatın Öyle kendiliğinden Yağmur kabartır kirleri Kar temizler Mi acaba İyi ki şimdilerde Yeni keşfedilmiş ülserimle Bu tutsuz ve edilgen akvaryumda Başarılar dileyerek Vizit defterine geçti adımı doktor Böylece tarihten kovulmak Ustaca gerçekleşti denebilir Ne sille ne tokat ne devrim ne kargaşa Bir dizi bitirim incelik eşliğinde Örtün öleyim şimdi Gülten Akın / Uzak Bir Kıyıda ( Sevda Kalıcıdır-Kent) s. 33 |
AYNA VAKTİ<B style="mso-bidi-font-weight: normal"><?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />[/B]
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">[/B] <B style="mso-bidi-font-weight: normal"> [/B]<I style="mso-bidi-font-style: normal">Ey o değişmeler, ey o çiçeklerin açma ayı[/I] <I style="mso-bidi-font-style: normal">Bulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran[/I]* Hayat bu, takvimlerden düşecek günleri silkeliyor silkeliyor ve ısırıyor günleri kuytu bir ağızla günlerin ısırılışı ki, kadife bir ağlamak sanki takvimler ki, güzrengi gürültü yeri ömrümüzün takvimler ki, âh! ne yapsak birer üşümüş akşamüstü birer üstü çizilmiş kırlangıç saatleri-- bir güngülü gibi takmışım kendimi mayısa hazirana ben ince bir gök gibi hâlâ aynalardayım oysa yüzüm düz bir deniz yüzüm kuşlu bir <I style="mso-bidi-font-style: normal">Ayna Vakti[/I] ayna sesiyle zamanı okşuyorum kelebek hafifliğinde hafiften kendimle konuşuyorum hafif ayna sesiyle geceyi öpmüşüm ya ay beyazlığında dudaklarım geceye dokunmuşum ya ay duruluğunda parmaklarım geceyi gitmişim ya ay derinliğinde rüyalarım tebessümüm yaşanmamış yerlerinde takvimlerin melankolik leylak bir imge dilimde dilimde buğulu ve melankolik tadı ayna şiirlerin bir yerlerde belki şâir deniyordur ben gibilere ben gibiler ki hâlâ yazdır kendilerine aynalarda beyaz ve zarif bir yazım ben de işte aynalarda ölçerim ömrümü zarif bir ürperişle Daha gencim, ama <I style="mso-bidi-font-style: normal">aynalardan çocukluğum geçiyor[/I]** *) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Louis Aragon[/I] **) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Adnan Azar[/I] <I style="mso-bidi-font-style: normal">[/I] <I style="mso-bidi-font-style: normal"> [/I]Hüseyin Alemdar / Vakitler İncelikler s. 23 |
Varlığa Ve Yokluğa insan ne zaman alışır hayata baba? yağmurun değdiği her yerdi yüzün seni sordum da irkildi toprak ölümü bildim, büyüdüm çocukluğum mevsimsiz bir leylak bir yelkovan gidişi bir akrep yürüyüşü ötesi iyilik, güzellik...alıştığımız bir yarayı sarıp sarmalamak gecikmiş sözlerin ağırlığı heybemde bir karanfil, solgun, öyle kedere bulanarak nasıl dökülürse döküldü toprağına sözlerim de söküp nallarını atların koşturmak gibi karanlığın evine öldün. yokluğunda varlığı bildim insan nasıl alışır içindeki cam kırıklarına baba? Çiğdem Sezer (Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Antolojisi / Yılmaz Odabaşı s.510 ) |
Adresi Köz Olana doğrudur suskun ve vahşi olduğum sular kabardığında bir hayvan gibi dönüp durduğum, çemberin etrafında zincirimdir acıtır değdikçe tenimi -sizin acınızı kim nasıl anlar sular çekildiğinde orman kimlere kalır? kuşları iyi tanımam, doğrudur belki ağaçları da ama bir kuş ötse bilirim öte uçurumlarda bir ağaç bir ağaca uzak kalsa eksilirim ezberimde olmadığı doğrudur adreslerin ama her adres biraz eksiktir ve insan adresinde bulunmaz çoğu zaman ben burda tenhalardan gelir bana giderim Çiğdem Sezer (Son Çeyrek Yüzyıl Şiir Antolojisi / Yılmaz Odabaşı s.509 ) |
şu Anki Saat: 16:16 |
Powered by vBulletin
Şiir Akademisi Forum