![]() |
Her Güne Bir Şiir
Bu başlığa, beğendiğimiz bir şiirleri ekleyebilirsiniz. Şiir eklerken şu hususlara dikkat edilmesi rica olunur; Anasayfa şairler listesinde ismi bulunmayan şairlere ait şiirlere izin verilmeyecektir. Kendimize ait şiirleri "Şiir Sayfam" bölümünde yayımladığımız için bu başlığa eklemiyoruz. (Eklenenler kişiye ait sayfaya taşınacaktır.) Asılan şiir nitelik açısından uygun olmalı, seçici olmalıyız.... Edited by: emre gümüşdoğan |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"></TD></TR> <TR UNABLE="***111;n" hb_tag="1"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> <BLOCKQUOTE id=635cd909> <TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n"><T> <T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> Sivas Acısı Ben tanırım Bu bulut bizim oranın bulutu Hemşeriyiz ne de olsa Benim için kalkmış, ta Sivas'tan gelmiş Yurdumun bulutu Başimin üstünde yeri var Ben bilirim Bu rüzgâr bizim oranın rüzgârı Hemşerimiz ne de olsa Benim için kopup gelmiş yayladan Yurdumun rüzgârı Kurutsun diye akan kanlarımı Ben anlarım Bu acı bizim ora işi hançer acısı Bir ülkedeniz ne de olsa Aynı dili konuşsak da Anlamayız birbirimizi Hançerin nakışı Tanıdım acısından Sivas işi Ben duyarim duyumsarım Bizim oranın sızısiıbu Binip kara bir buluta Sivas ilinden Sivas rüzgârında uçup gelmiş Helallik dilemeye Ey yüregimin onmaz acıları Ey beynimin dinmez sancilari Suç ne bende ne de sende Suç seni karanlıklara gömenlerde Ne de olsa yurttaşımsın Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne Bilmelisin bir yerin var canevimde Aziz Nesin</></TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></T></TABLE></BLOCKQUOTE>Edited by: esra |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> Acıyor Mutsuzluktan söz etmek istiyorum <?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /> Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzlugundan insansoyunun sevgim aciyor Biz giz dolu bir sey yasadik onlar da orada yasadilar Bir dagin çarpikligini bir sevinç sanarak En basta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahasi gün isigina vurup ta ötede beride yansimayan Yani birinin solgun bir gülden kaptigi frengi Öbürünün bir kadindan aldigi verem Bütün ishanlarinin tarihçesi Bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim aciyor Yazik sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocugun bile O kadar korunmus bir yazi yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim aciyor Gemiler gene gelip gidiyor Daglar kararip aydinlanacaklar Ve o kadar Tavrim bir seyi bulup cosmaktir Sonbahar geldi hüzün Kis geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi dünyanın bazen yaz ortasında gündüzün sevgim aciyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandi gitti iste Ekim falan da gider bu gidisle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar Turgut Uyar </TD></TR> <TR UNABLE="***111;n" hb_tag="1"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> YORUL KALBİM YORUL İşte kır yeleli hırçın bir at işte sana fırtınadan iki kanat dağlar dalgalar gibi kükreyen öfkeli tanrılar gibi yorul kalbim yorul aşk doyulmaz bir koşudur işte sana tutkuların en alevlisi işte sana gökyüzümle kan kırmızı bir oyun bunalsam boğulsam yansam bir panter gibi göğüs kafesime sığmasam da yorul kalbim yorul aşk hüznün kuytu körfezidir işte yatağından taşan beyaz ırmağım işte derin sulara hayat veren mızrağım köpüklerin uçlarından kuş tüylerine evrende sönecek son canlıya kadar yorul kalbim yorul aşk ölüme başkaldırmadır tevfik AKDAĞ </TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
Siste Siste yurumek bir garip! Her cali ve her tas yalniz, bir agac bir agaci gormuyor, hersey yalniz. Dunyam sevinc doluydu, hayatim kolayken; simdi sis dusmusken hic kimse gorunur degil. Gercekten hic kimse bilge degil, karanligi tanimayan, akmaksizin ve sessizce onu herseyden ayiran. Siste yurumek bir garip! Yasam issiz. Hic kimse kimseyi tanimiyor, herkes yalniz. Hermann HesseEdited by: muki |
XXXVIII ---------- Külün altında duruyor bedenin sönmüş meşe gövdesi, ertelenmiş yazlar. Kül: Senin kendi ipek külün, kül: beklemekte uyanacağı rüzgarı. Yeniden yaratıyorum seni duyan beynimle düşünen yüreğimle kollarının içinden giderek. Anımsarım, sana dokunduğum zaman, bir yanım bir yanına dokunduğunda, huş yaprağı olarak kokman gerek ceylan teri kokmalısın su kaynağı kokacaksın. Koku da değişiyor zamanla: Kapalı mahzen küfüyle kokabilir kendini dünyaya açmamış gövde, Kendi kendini kilitlemiş bir beden, dilsiz, kör ve sağır bir kül-ten. Üç vaktin birinde bir rüzgar olmalıyım! ÖZDEMİR İNCE Edited by: sunfairy |
<TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="95%">
<T> <TR> <TD vAlign=bottom>Yildizlar </TD> <TD vAlign=right width=160></TD></TR></T></TABLE> <DIV align=left> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD width="100%"> <DIV align=right> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#ff0000 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=top> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD align=left width="100%"> Bütün yildizlarin parladigini duyarim içimde. Bir sel gibi dolar dünya hayatima. Gövdemde çiçekler açar. Gönlümde topragin ve suyun bütün gençligi tüter bir tütsü gibi. Ve seslendirir bir kaval gibi bütün nesnelerin solugu düsüncelerimi. Tagore </TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE> |
SUDA AYAK İZLERİ<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
Önce bir deniz düşer aklıma Masmavi bir şarkı başlar derinden. Sonra yosun kokan ıslak bir rüzgar; Saf saf, serin serin gelir, Rüzgarda lirik fısıltılar, Rüzgarda ilkbahar sahillerinden Müjdeler taşıyan sözlerin gelir! Açılır hayale kıvrak bir yelken, Çözülür dolaşır mısralar bir bir. Ve sen gelirsin uzaklardan sen; Hani o en yitik efsanelerden Ta ruhuma gülen gözlerin gelir. Çocuksu bir umut karışır tuza, Tüm katı gerçekler çözülür, erir. Kıyıdan bir gölge uzar sonsuza Yasaklar, incecik bir geçit verir; Üzerinden ürkek, belli belirsiz Üzerinden kaçak yakamozlarla Bana doğru ayak izlerin gelir. BEKİR SITKI ERDOĞAN |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> DAVET.... Birden bire sanki çıplak Bir oyunuyla hafızanın Bir kuş sesi çırpınarak Düştü bağrına hazanın. Her bahçenin yabancısı Ve her ümidin üstüne Bir ses ki, sonsuz acısı Güllerin üzüntüsünde. Araştırdı bir baharın Unutulmuş kokusunu. Ay ışığında dalların Rüya dolu uykusunu. Bir akşamın beyaz fecre Gönderdiği kanlı haber: Herkes ömründe bir kere Bu zalim davetle titrer AHMET HAMDİ TANPINAR </TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
Yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun gözlerimden gölgemden sözlerim yangınlardı kuyulardı sözlerim bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde uzaklaşan ayak izlerimin ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak. Nazım Hikmet |
Şiir
Renk renk fısıltılar ve şarkılarla Açıldı mı çiçeklerin masalı, Tohumda aramalı sırrını tomurcuğun Ve tohum, şairin kalbinde çatlamalı... Şair, ağaçları anlatacaksa Yeşil manzarayı ressama bırakmalı, Köklerin ruhuna dalmalı şiir Ki onlarda nice ormanlar saklı... Bir deniz şiirinden dizeler yansımalı Gemi bordolarına, direklerine, Öyle yazılmalı ki, denizciler Döğmelerle işlesinler bileklerine Barışın şiiri söylenecekse Ezgiler derlemeli aşklara dair, Kutsal savaşların dizelerini Kılıç döver gibi dövmeli şair.. Öpüşmeli sır dolu kelimelerle Manalara hasret kalan dudaklar Şiirin öylesi insanı bütün Benliğini titreterek kucaklar... Tanrısal bir haber gibi sarsmalı Sade ruh'u değil siniri, teni; Bir cennet meyvası olmalı şiir Yaklaşır yaklaşmaz duymalı lezzetini GÖKHAN EVLİYAOĞLU |
<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
BİR MEMLEKET İSTERİM MEMLEKET İSTERİM GÖK MAVİ, DAL YEŞİL, TARLA SARI OLSUN; KUŞLARIN ÇİÇEKLERİN DİYARI OLSUN. MEMLEKET İSTERİM NE BAŞTA DERT NE GÖNÜLDE HASRET OLSUN; KARDEŞ KAVGASINA BİR NİHAYET OLSUN. MEMLEKET İSTERİM NE ZENGİN FAKİR NE SEN BEN FARKI OLSUN; KIŞ GÜNÜ HERKESİN EVİ BARKI OLSUN. MEMLEKET İSTERİM YAŞAMAK, SEVMEK GİBİ GÖNÜLDEN OLSUN; OLURSA BİR ŞİKAYET ÖLÜMDEN OLSUN. CAHİT SITKI TARANCI |
AKDENİZ ŞİİRLERİ Sessizdi yeryüzü Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı Akdenizde Yalnız ikimiz Beni seviyor musun, dedim, Yumdu gözlerini uzaklığa, Tam sorulacak an, diye gülümsedi, tam sorulacak yer. Fazıl Hüsnü Dağlarca |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni, İyi çocuklara, kahramanlara. Seni, anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmez, Kahpe yalana. Ardarda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül-gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım Bir o yana, Bir bu yana... Seni, bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni, anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... AHMED ARİF <DIV id=5 style=": 5; LEFT: 354px; WIDTH: 229px; : ; TOP: 5px; HEIGHT: 13px"></TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE =Ms***111;normalTable style="MARGIN: auto 4.8pt; WIDTH: 80%; mso-cellspacing: 0cm; mso-table-lspace: 7.05pt; mso-table-rspace: 7.05pt; mso-table-anchor-vertical: margin; mso-table-anchor-horiz***111;ntal: margin; mso-table-left: center; mso-table-top: -45.4pt; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="80%" align=left>
<T> <TR style="mso-yfti-irow: 0"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> HAZİRANDA ÖLMEK ZOR Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Yarali bir sahin ölmüs yüregim Uy anam anam , Haziranda ölmek zor Çalismisim on bes saat Tükenmisim on bes saat Yorulmusum , acikmisim,uyku samisim Anama sovmus patron Sikmisim dislerimi Islikla söylemisim umutlarimi Sicak bir ev özlemisim Sicak bir yemek Sicacik bir yatakta unutturan öpücükler Çikmisim bir dalgadan, vurmusum sokaklara Sokakta tank paleti Sokakta düdük sesi Sari sari yapraklarla dallarda Insan iskeletleri Gece leylak ve tomurcuk kokuyor 'Uyarina gelirse tepemde bir de çinar' demistin yillar önce Demek ki on yil sonra Demek ki sabah sabah Demek ki manda gözü Demek ki Sile bezi Bir de melektir yüzü Bir de saman sarisi Bir de özlem kirmizisi Demek ki göçtü usta Kaldi yürek sizisi Yillar var ter içinde tasidim ben bu yükü Biraktim acinin alkislarina Üç Haziran altmis üçü Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne Bir kirmizi gül dali simdi uzakta Oksar yanan alnini Nazim Ustanin Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne Bir kirmizi gül dali simdi uzakta Yatiyor oralarda Bir eski gömütlükte Yatiyor usta Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Geçsem de gölgesinden tankalrin tomsonlarin Suramda bir kus otuyor. Haziran da ölmek zor...... <?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /></TD></TR> <TR style="mso-yfti-irow: 1"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> .</TD></TR> <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> Hasan Hüseyin Korkmazgil </TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=bottom>Kimi Sevsem Sensin </TD> <TD vAlign=right width=160></TD></TR></T></TABLE> <DIV align=left> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD width="100%"> <DIV align=right> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#ff0000 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=top> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD align=left width="100%">her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum</TD></TR> <TR> <TD width="100%"></TD></TR> <TR> <TD align=left width="100%"> Attila İlhan</TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE> |
GÖĞE BAKMA DURAĞI İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım TURGUT UYAR |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> AŞK Bunca gün, ah, bunca gün görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın, nasıl öderim, neyle öderim? Uyandı kana susamış ilkbaharı koruların, çıkıyor tilkiler inlerinden çiylerini içiyor yılanlar, ve ben gidiyorum seninle yapraklarda çamlar ve sessizlik arasında, sorarark kendime nasıl, ne zaman ödeyeceğim diye şu bahtımı Bütün gördüklerim içinde yalnız sensin hep görmek istediğim dokunduğum her şey içinde senin tenindir hep dokunmak istediğim: seviyorum senin portakal kahkahanı hoşlanıyorum uykudaki görüntünden Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim bilmiyorum nasıl sever başkaları eskiden nasıl severlerdi, yaşıyorum, bakarak, severek seni, aşk tabiatımdır benim Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun. Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan. Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel üzgün, müthiş, bayraklarda donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz. Pablo Neruda </TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
edmond jabés (1912 Kahire - 2 haziran 1991 Paris)<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /> Kahire'de doğdu. 1957 yılına kadar bu şehirde yaşadı. Aynı yıl, Yahudi oluşu yüzünden Kahire'den ayrılmak zorunda kaldı, 1967'de Fransız vatandaşlığına geçti. Max Jacob ile tanıştı ve uzun süre mektuplaştılar. Gerçeküstücülüğe yakındı fakat aynı harekete katılmıyordu. 1959 yılında 43'ten bu yana yazdığı şiirleri, aforizmaları bir kitapta topladı: je bâtis ma demeure. Tek şiir kitabım dediği bu kitaba daha sonradan iki şiir kitabı daha ekleyecekti: Récit ve La Mémoire et la Main. Ancak, Derrida ve Blanchot gibi düşünürleri Jabés'e iten, 1963'te yazmaya başladığı Kitap oldu. Sınıflandırılamayan, biricik bir eser. Tamamlandığında 15 ciltti: Sorular Kitabı (7 cilt), Benzerlikler Kitabı (3 cilt), Sınırlar Kitabı (4 cilt). Oysa ki, Sorular Kitabı'nın son cildi El, ya da Son Kitap'tı. Ama son kitap var mıydı? UNUTUŞ DERSİ "Sahiller uyuduğunda, deniz düştür, kitap unutuş." Reb Ebad "Çılgın, kaybettin bakışını. Bir anda, unutuverdin." Reb Némes "Anasını ve babasını unuttu; köyünü ve memleketini unuttu. O zaman işte, bu tuhaf şey hasıl oldu: ana ve baba bir büyük açık kapıya dönüştü; köy ve memleket ise, sonsuz çıkış." Ve Reb Abbadié dedi: "Size gökleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini anlatacağım. Tanrı'nın sesi bazen görünmez bir gözdür. Gözün içinde bir göz. Kör onu dost gözkapaklarının içinde, kendi düz evreninde dinler. Her birimiz onu, görmenin değişik evrelerinde duyarız; çünkü düşünce hep bakışlardan sonra gelir, uzun zaman dünyanın bir kısmının bizden gizlenmiş olduğuna bizi inandırmış olan. Görmek, sevmek benzer bir açlıktır. Her sınır yolun iç gecesi için bir fitildir. Işıltılarla beslenen ölgün ışık. Unutuş dersi denizin yıkık hafızasındadır. Tüm okyanus Kelâmın içindedir; bitkin yüzücünün sözüne karışan tuz." -Anlat bize, Reb Abbadié, gözleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini. -Size, ağzın içindeki dil gibi, içteki Dışarı'dan söz edeceğim. "Konuşuyorum ve evren, dikilmiş antenleriyle söze doğru geliyor kabuğundan çıkmış bir salyangoz gibi." (Yukel'in Günlüğü.) Edmond Jabés |
SON DEĞİLMİŞ; EYLÜL YİNE gong! : 7.30 : saat ayarı! çürümüş mürdüm eriklerine arılar üşüşmeden iri dikenli güllere dokunuşunuz geçiyor şimşirlerin üstünden sabahın beyazlığı hâlâ yaz, içimde dolanan sizsiniz, yüzüme vuran aydınlık kış ormanında bulduğum sıcak kulübe içindeki vurgunla büyüyor sünger sanırım siz, yazılmış tarihlere kaçan bir kraliçeydiniz sonra yoktunuz çünkü; etek uçlarınızdan esen rüzgâr, üşümüş kumsal tek kişilik tortu: telve ve karpuz çekirdekleri, gecenin uzunluğu yol göstermiştim, mutfak camını zorlayan yusufçuğa ölseniz ölürdüm, tazecikti kanatlarınız, yolunuz açık olsun : 13.00 : ajans haberleri! tırnaklarımın arasına dolan kullanılmamış günlerden önce özgürlük meydanına sırtını dönmüş, önden kopçalı iki mermer anıtın tülünü açarken hatırlıyorum parmaklarımı yüzünüzü geçen serin akıntı boğmamıştı henüz sizi ve cinayet yeri saymıyordunuz henüz göğüslerinizin ucunu karşı kaldırım kadar uzaktı şehir; bomba tayyareleri, topçu ateşi kadar uzaktı, İskenderiye’deki iki yüz ingiliz esir bir düğüm daha atıyormuşum meğer düğümlerinizin üstüne Ortaşark’tan tebliğler: ah, gözlerinize düşen çöl ve şehir tiyatrosu : 22.00 : radyo salon orkestrası buzlu bira, halis kahve, inhisar şarabı sizi saadete götüren pudranın rengi ne ve vadesiz varlığınızın sırrıEdited by: emre |
MENDİLİMDE KAN SESLERİ
Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı işsizliktir Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi. Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden Dirseğin iskemleye dayalı -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -- Cıgara paketinde yazılar resimler Resimler: cezaevleri Resimler: özlem Resimler: eskidenberi Ve bir kaşın yukarı kalkık Sevmen acele Dostluğun çabuk Bakıyorum da simdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde. Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi Biz eskiden seninle İstasyonları dolaşırdık bir bir O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar Nazilli kokardı Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen Kadının ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi Çocuklar doğururdu Ve o cocukların dunyayı düzeletecek ellerini işlerdi bir dantel gibi O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abi Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır Diyeceğim şu ki Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse Çocuklar, kadınlar, erkekler Trenler tıklım tıklım Trenler cepheye giden trenler gibi İşçiler Almanya yolcusu işçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısa İşte o kadar. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri. Edip CANSEVER |
ANDANTE birgün başımızda sevda rüzgârları eserse deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize hızlanır kan dolaşımı babil'in asma bahçeleri değildir artık dünyanın bilmem kaçıncı harikası "karanlığın bahçesinde açan gülümüzdür." hüzün dolarsa içine bir gece yarısı çevir gözlerini güneşin doğacağı yere "çek bir soluk rüzgârından sevdamızın" "kapı"yı, "duvar"ı, "kara kara gelen ölüm"ü düşünme çevir gözlerini güneşin doğacağı yere A. KADİR |
AKAN SUYU YAKALAYIP DURDURMAKTIR MEÂL
kimse tanımasın için onları şairler kimi sözcüklerini yok ettiler bütün öyküleri yazıp tüketti bir kendi öyküsü kaldı dışarda kuşluğun son kuşu çekilirken sular uzaklaşır kıyı genişler işaret tırnağım boyandı, çıkmaz bir kölenin gövdesine döndü gövdem en ağır sınavdan en saf olan geçer öder, geçer <BLOCKQUOTE> <A href="http://www.siir.gen.tr/siir/g/gulten_akin/index.html" target="_blank">Gülten AKIN </A> </PRE></BLOCKQUOTE></PRE> |
<BLOCKQUOTE>
YATTIGIM KAYA Bu aksam o kadar durgun ki sular Gömül benim gibi kedere diyor. Içimde maziden kalma duygular Agla geri gelmez günlere diyor. Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, Sanki kulagima gaipten bir ses Bulusmalar kaldi mahsere diyor. Enginden engine kosarken rüzgar, Bende bir yolculuk heyecani var... Yattigim kayaya çarpan dalgalar Çikiver bir sonsuz sefere diyor. Necip Fazil Kisakurek</BLOCKQUOTE> |
Al***305;nt***305;:
|
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Şöyle diyebilirim: Gece yıldızlarla dolu Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı. Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara. Kollarıma aldım bu gece gibi kaç geçe Kaç defa öptüm onu sonsuz gögün altında Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Yokluğunu düsünüp, yitmesine yanmakla Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi. Ota düşen çığ gibi, düşmekle şiir cana Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa. Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana Hepsi bu. Uzaklarda şarkı söylüyor biri. Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Ğözlerim arar onü, yaklaştırmak ister gibi Yüreğim arar onü, o yoldaş değil bana Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona Ellere yar olur. Öpmemden önceki gibi. O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla Artık sevmiyorum ya severim belki yine Ne üzündür unutuş ah ne kısadır sevda Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Belki bana verdiği son açıdır bu acı Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona PABLO NERUDA Çevırı: Sait Maden |
ATLININ ŞARKISI Kurtuba. Uzak, yalnız. Ay kocaman, at kara ve zeytinler torbamda. Bilirim ya yolları varamam Kurtuba'ya. Ovasından, yelinden kara at, kırmızı ay. Ölüm gözlüyor beni Kurtuba surlarında. Ah benim yiğit atım! Ah ne uzunmuş yol da! Ah ölüm bekler beni varmadan Kurtuba'ya. Kurtuba. Uzak, yalnız. LORCA |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off">Geldim İşte Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte Su ve ateş, bir de gülünç yalnızlığım var sana Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller Suyu dinle, ateşi yak, özledim demek bu Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi İntiharsa günahtır, külliyen yasak bilirsin Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur Tayyare pulları getirdim sana, evden kaçışlarımı İstersen yok say bunları, tespih de yapabilirsin Beni vur saatin altında, seni seviyorumdur bu Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda Kendini ölümlü sanıyor, onu getirdim ganimettir Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana Unutulmaya geldim işte, onarılmaya değil Kov beni kabilenden, ama bekliyorum demek bu AHMET TELLİ</TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
DUYGUYA TAŞ Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir. Duyguluya sor, Ona aşkları da acı verir. Hep bir karanlığa uyanır, yalnız: Düşleri gerçekleri, gerçekleri düşleridir. Aldatsanız, aldansanız, O hep bir karanlığa uyur gibidir. Hiç ölüsü yoktur, Herkes, herşey anısındadır. Geleceği geçmiş'in anısından okur; Hep bir yangının bacasındadır. Gülerken bir düğündür, acı-sonlu, Aldatılara uğurlayan gelinlerini. Bir çocuk bahçesidir, renk-renk balonlu, Savaşlara uğurlayan bebeklerini. Sinmiş her şarkıya, her uyanı'ya, uykuya, Ölümün yaşayan kardeşidir. Hep sezer, sezdikçe duyguluya Yengiler de hüzün gelir. ÖZDEMİR ASAF |
SEN BENİM HİÇ BİR ŞEYİMSİN<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /></PRE></PRE>sen benim hiç bir şeyimsin</PRE>yazdıklarımdan çok daha az</PRE>hiç kimse misin bilmem ki nesin</PRE>lüzumundan fazla beyaz</PRE>sen benim hiç bir şeyimsin</PRE>varlığın yokluğun anlaşılmaz</PRE></PRE>galiba eski liman üzerindesin</PRE>nasıl karanlığıma bir yıldız olmak</PRE>dudaklarınla cama çizdiğin</PRE>en fazla sonbahar otellerinde</PRE>üniversiteli bir kız uykusu bulmak</PRE>yalnızlığı öldüresiye çirkin</PRE>sabaha karşı öldüresiye korkak</PRE>kulağı çabucak telefon zillerinde</PRE></PRE>sen benim hiç bir şeyimsin</PRE>hiç bir sevişmek yaşamışlığım</PRE>henüz boş bir roman sahifesinde</PRE>hiç kimse misin bilmem ki nesin</PRE>ne çok çığlıkların silemediği</PRE>zaten yok bir tren penceresinde</PRE></PRE>sen benim hiç bir şeyimsin</PRE>yabancı bir şarkı gibi yarım</PRE>yağmurlu bir ağaç gibi ıslak</PRE>hiç kimse misin bilmem ki nesin</PRE>uykumun arasında çağırdığım</PRE>çocukluk sesimle ağlayarak</PRE></PRE>sen benim hiç bir şeyimsin </PRE></PRE>Attila İlhan</PRE>
|
F. W. NIETZSCHE / ŞEN BİLİM çeviren: ahmet inam (SAY YAY.2002) GİTTİ KAFA Ne cin fikirli kadın, nasıl da böyle ince! Delirtti yine adamı, adam onu sevince Âfet öncesi, sahipti kafasına bu kişi: Şeytan girdi kafasına- hayır, hayır bir dişi! [img]smileys/smiley36.gif[/img] |
<TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="95%">
<T> <TR> <TD vAlign=bottom>Unutmak Yok </TD> <TD vAlign=right width=160></TD></TR></T></TABLE> <DIV align=left> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD width="100%"> <DIV align=right> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#ff0000 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=top> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD align=left width="100%">Bunca zamandır nerede olduğumu soracak olursan 'Oldu birşeyler' demeliyim oturmalıyım bir taşa kararan dünyada, kendini yemiş bitirmiş bir nehirde. Korumasını bilmiyorum yitirdiklerini kuşların Geride bıraktığım denizi ya da çığlığını kızkardeşimin. Nedir bu toprağın zenginliği? Gün neden günle kapanıyor? Neden karanlık gece çalkalanıyor ağzımda? Ve ölüm neden? Nereden geldiğimi sormayacak mısın? Anlatayım sana; Kırık şeyleri Acılı kapları Sık sık tozlanan koca sığırları ve tutulu kalbimi. Bunlar ne belleğimizde uyanan sarı güvercinler, ne de anılardır kuşaktan kuşağa akan. Ağlayan yüzlerdir bunlar, Parmaklardır gırtlağımızdaki, ve toprağa düşen yapraklardır. Yiten günün karanlığıdır. Yeşertir kaleleri hüzünlü kanımızdaki. İşte menekşeler ve işte kırlangıçlar, Sevdiğim her şey Tatlı mesajlar veren günbegün açıkta zaman tatlılığı artan. Kaçamayız biz; Dişlerimizin arasından: Neden kemiriyor boşa giden zaman sessizlik kabuğunu? Ne yanıt vereceğimi bilmiyorum. O kadar çok ki ölümüz Ve o kadar çok ki kızıl güneş önünde setler Ve o kadar çok ki çarpık kabuklu başlar Ve o kadar çok ki öpücüklerimizi engelleyenler Ve o kadar çok ki unutmak istediklerim.</TD></TR> <TR> <TD width="100%"></TD></TR> <TR> <TD align=left width="100%"> Pablo Neruda</TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> TERKEDEN Kimdi kimdi kalan Giden mi suçludur herzaman? Ne zaman başlar ayrılıklar Dostluklar biter ne zaman Her geçen gün bir parça daha Aldı götürdü bizden Aynı kalmıyordu hiçbir şey Değişiyordu herşey kendiliğinden Artık çözülmüştü ellerimiz Artık bölünmüştü yüreğimiz Birimiz söylemeliydi bunu Ötekini incitmeden Kimdi giden kimdi kalan Aslında giden değil Kalandır terkeden Giden de bu yüzden gitmiştir zaten MURATHAN MUNGAN </TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
<DIV =baslik>Mayıs Çalkantıları
<DIV =siir> 1. -Kim topladı bizi Dünya'ya? Bir sorudur bu Bir menekşeyle çarpışmaya benzer. Ey! Artık Gençliğimin yanlış bir yanıtı olan Kırlar. Ezberimdesiniz. 2. Herkes bir kenti yığabilir Kalbinin önüne. Bir akarsu olur Sevgilisinin sıcak çukurluklarında. İstediğin yerden geçir acılarını İçtiğimiz: Bulut renkli rakı Adresimiz: Dünya'dır. 3. Memelerini çarptın bana Sonra gül kokularını. Ne güzel! Bir Cumhuriyet yaptın aşkımızı. Peki! Neyi taşıyabilirsek o'nu taşıyalım Yarına. Bir ırmağı iliştireyim saçlarına. Kırmızı dudaklarınla bir üzüm gibi ez beni. 4. Filinta gibi bir hüzünle resmedilmişse Kalbin. Akasyalarla kuşatılmışsa: -Yanlış yanıtı nedir aşkın? Ey! Yaz çılgınlıkları, lodoslar Kanayan gençliğim... Gece güneşinin altında Negatif bir fotoğraf hayatım. 5. Telefon et kalbine. Ve kuşları sor! Kanlı sakallarımdan taşan yıldız kümeleri Renkli bir haberdir televizyonlara. Kimyasal bir patlamaydı Karanfillerle Ve kızlarla ilk tanışıklığım. 6. Kış ortasında yaz dağınıklığı yaşayan Bir kent: Bodrum. Fırtınalar ve kürt işçiler geziniyor sokaklarda. Pazar: Askeri öğrenciler doldurmuş Karşıyaka vapurunu Şapkalarının içinde Atatürk resmi. 7. Kimselerden gizlenemez artık Bir gül yaprağının üzerinden Geçtiğim Dünya'ya. Ne şanslıyım ki, saçlarımı bile Tarayabildim. Bir ırmakla öpüştürüldüm. 8. Çok çapkın bir maceradır bu yüzden Benim doğduğum: Ekim Coğrafyası: Palandoken dağları. Anlatılır ki, anamın memelerine ilk çarpışımda Küçücük kollarıyla Dünya'yı kucaklıyan Bir sarhoştum. 9. Sen ki, çakır gözlü bir sokak taşırsın yanında Sevdanın sözlü tarihidir o sokak Ağzın elma kokar, ağzıma dayalı Evet! Hepimiz bir cinayet işleyebiliriz Bir çiçeği kopararak ya da susarak -Pembe yüzlü tanrı çeker kulağımızdan. 10. Şiire ve fırtınalara çalışıyorum Hiç öpülmemiş bir kızın yanağına sürterek Ateşliyorum sözcükleri. Şiir alevleridir zamanın Kalabalığıdır yalnızlığın Canlılar bir yana, ölülere bile çıkışır. 11. Mayıs çalkantılarıyla çıkarıyorum gömleğimi. Asıyorum bir söğüt dalına. Bir nehir geçiyor İçinden. Bir tramvaydan daha büyük. Bir caddeyi Gökyüzü'ne çeviriyorum. Akdeniz sahillerini ateşleyen Portakallar yakıyor beni. Ve kirpiklerin. 12. Mayıs çalkantıları, lodoslar, eriyen Kar suları yıkıyor beni. Mayıs; bir kelebek gibi Uçuşuyor yüzümün kıyısında N'oluyoruz? Durdurun şu tango'yu Tüm çiçekleri eziyor. <DIV =siir><DIV =siir><DIV =siir><DIV =siir> Özkan Mert Bir Irmakla Düello Ediyorum (Oğlan Yayınevi, 1995) </PRE> |
Ben de şu dünyaya geldim geleli<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
Ağır çifte döner harmanım mı var Neyleyim dünyanın dolu malını Hesabın görmeye fermanım mı var Bu mülkün hesabın bizden sorarlar Anın için elin çekmiş velîler Harami var deyi korku verirler Benim ipek yüklü kervanım mı var Yitir şu gönülden hileyi yitir Cehd eyle elini yoksula yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim götürecek dermanım mı var Talib ol ku pîr önüne gidesin Feleğin kahriyle gamın yudasın Durmuş ağır ağır minnetin edersin Benim felek ile demlerim mi var Pir Sultan Abdal’ım derdim öğerler Ağu oldu yediğimiz şekerler Gözle sevdim deyü adım çekerler Benim pirden gayrı sevdiğim mi var. PİR SULTAN ABDAL |
Şu karşı yaylada göç katar katar Bir güzel sevdası serimde tüter Bu ayrılık bana ölümden beter Geçti dost kervanı eğleme beni Şu benim sevdiğim başta oturur Bir güzelin derdi beni bitirir Bu ayrılık bana zulüm getirir Geçti dost kervanı eğleme beni Ben gidersem Sunam bana ağlama Ciğerini aşk oduna dağlama Benden başkasına meyil bağlama Geçti dost kervanı eğleme beni Gider isem bu il sana yurt olsun Münafıklar armıza kurt olsun Ben ölürsem yüreğine dert olsun Geçti dost kervanı eğleme beni Pir Sultan Abdal'ım dağlar aşalım Aşalım da dost iline düşelim Çok nimetin yedim helallaşalım Geçti dost kervanı eğleme beni PİR SULTAN ABDAL |
<TABLE cellSpacing=0 cellPadding=0 width="80%" background=#F9FFF9><T>
<T> <TR> <TD>Kadına </TD></TR> <TR> <TD> Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı Memleketin halkını dizlerine sererdim. O kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı Bir tek bakışın için sana feda ederdim. Eğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin Kainatın, semanın, denizlerin, her yerin İrademin önünde eğilen meleklerin Sevgilim bir busene hepsi senindir derim </PRE></TD></TR> <TR> <TD width="100%"> Victor Hugo</TD></TR></T></T></TABLE>Edited by: emre |
Bir Kuşun Resmini Yapmak İçin / Jacques Prévert
Önce bir kafes resmi yaparsın Kapısı açık bir kafes Sonra kuş için Bir şey çizersin içine Sevimli bir şey Yalın bir şey Güzel bir şey Yararlı bir şey Sonra götürür bir ağaca Asarsın bu resmi Bir bahçede Bir koruda Ya da bir ormanda Saklanır beklersin ağacın arkasında Ses çıkarmaz Kımıldamazsın Kuş bazen çabuk gelir Ama uzun yıllar bekleyebilir de Karar vermezden önce Yılmayacaksın Bekleyeceksin Yıllarca bekleyeceksin gerekirse Resmin başarısıyla hiç ilişiği yoktur çünkü Kuşun çabuk ya da yavaş gelmesinin Geleceği olup da geldi mi kuş Çıt çıkarma yok Kafese girmesini beklersin Girdi mi kafese fırçanla Usulcacık kapısını kaparsın Sonra kuşun bir tüyüne dokunayım demeden Bütün kafes tellerini teker teker silersin Yerine bir ağaç resmi yaparsın Dallarının en güzeline kondurursun kuşu Tabii ne yapraklarının yeşilini unutacaksın Ne yellerin serinliğini Ne de yaz sıcağındaki böcek seslerini Otlar arasında. Sonra beklersin ötsün diye kuş Ötmezse kötü Resim kötü demektir Öterse iyi olduğunun resmidir İmzanı atabilirsin artık Bir tüy koparırsın usulca Kuşun kanadından Ve yazarsın adını resmin bir köşesine. Edited by: Leman |
<TABLE>
<T> <TR> <TD =row3> <CENTER>Mara </CENTER> </TD></TR> <TR> <TD =row2>bilmemek bilmekten iyidir düşünmeden yaşayalım mâra günü ve saatleri ne yapacaksın senelerin bile ehemmiyeti yoktur seni ne tanıdığım günleri hatırlarım ne seneleri yalnız seni hatırlarım ki benim gibi bir insansın tanımamak tanımaktan iyidir seni bir kere tanıdıktan sonra yaşamak acısını da tanıdım bu acıyı beraber tadalım mâra başım omzunda iken sayıkladığıma bakma beni istediğin yere götür ikimiz de ne uykudayız ne uyanık</TD></TR> <TR> <TD =row1> <CENTER>Asaf Halet Çelebi</CENTER> </TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> ANI. Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak şey değil Apansız geliyor aklıma Nerdeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz da vardı Geceniz geliyor aklıma Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim sokak adları gibi Butun sevdiklerimin adları gibi Adiniz geliyor aklıma Rahat döşeklerin utanması bundan Öpüşürken o dalgınlık bundan Tel orgunun deliğinde buluşan Parmaklarınız geliyor aklıma Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Cağımıza yakışan vakur, sade Davranışınız geliyor aklıma Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur şey değil Çaresiz geliyor aklıma Melih Cevdet Anday</TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
şu Anki Saat: 16:07 |
Powered by vBulletin
Şiir Akademisi Forum