![]() |
Şiir
Renk renk fısıltılar ve şarkılarla Açıldı mı çiçeklerin masalı, Tohumda aramalı sırrını tomurcuğun Ve tohum, şairin kalbinde çatlamalı... Şair, ağaçları anlatacaksa Yeşil manzarayı ressama bırakmalı, Köklerin ruhuna dalmalı şiir Ki onlarda nice ormanlar saklı... Bir deniz şiirinden dizeler yansımalı Gemi bordolarına, direklerine, Öyle yazılmalı ki, denizciler Döğmelerle işlesinler bileklerine Barışın şiiri söylenecekse Ezgiler derlemeli aşklara dair, Kutsal savaşların dizelerini Kılıç döver gibi dövmeli şair.. Öpüşmeli sır dolu kelimelerle Manalara hasret kalan dudaklar Şiirin öylesi insanı bütün Benliğini titreterek kucaklar... Tanrısal bir haber gibi sarsmalı Sade ruh'u değil siniri, teni; Bir cennet meyvası olmalı şiir Yaklaşır yaklaşmaz duymalı lezzetini GÖKHAN EVLİYAOĞLU |
<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" />
BİR MEMLEKET İSTERİM MEMLEKET İSTERİM GÖK MAVİ, DAL YEŞİL, TARLA SARI OLSUN; KUŞLARIN ÇİÇEKLERİN DİYARI OLSUN. MEMLEKET İSTERİM NE BAŞTA DERT NE GÖNÜLDE HASRET OLSUN; KARDEŞ KAVGASINA BİR NİHAYET OLSUN. MEMLEKET İSTERİM NE ZENGİN FAKİR NE SEN BEN FARKI OLSUN; KIŞ GÜNÜ HERKESİN EVİ BARKI OLSUN. MEMLEKET İSTERİM YAŞAMAK, SEVMEK GİBİ GÖNÜLDEN OLSUN; OLURSA BİR ŞİKAYET ÖLÜMDEN OLSUN. CAHİT SITKI TARANCI |
AKDENİZ ŞİİRLERİ Sessizdi yeryüzü Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı Akdenizde Yalnız ikimiz Beni seviyor musun, dedim, Yumdu gözlerini uzaklığa, Tam sorulacak an, diye gülümsedi, tam sorulacak yer. Fazıl Hüsnü Dağlarca |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni, İyi çocuklara, kahramanlara. Seni, anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmez, Kahpe yalana. Ardarda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül-gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım Bir o yana, Bir bu yana... Seni, bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni, anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... AHMED ARİF <DIV id=5 style=": 5; LEFT: 354px; WIDTH: 229px; : ; TOP: 5px; HEIGHT: 13px"></TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE =Ms***111;normalTable style="MARGIN: auto 4.8pt; WIDTH: 80%; mso-cellspacing: 0cm; mso-table-lspace: 7.05pt; mso-table-rspace: 7.05pt; mso-table-anchor-vertical: margin; mso-table-anchor-horiz***111;ntal: margin; mso-table-left: center; mso-table-top: -45.4pt; mso-padding-alt: 0cm 0cm 0cm 0cm" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="80%" align=left>
<T> <TR style="mso-yfti-irow: 0"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> HAZİRANDA ÖLMEK ZOR Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Yarali bir sahin ölmüs yüregim Uy anam anam , Haziranda ölmek zor Çalismisim on bes saat Tükenmisim on bes saat Yorulmusum , acikmisim,uyku samisim Anama sovmus patron Sikmisim dislerimi Islikla söylemisim umutlarimi Sicak bir ev özlemisim Sicak bir yemek Sicacik bir yatakta unutturan öpücükler Çikmisim bir dalgadan, vurmusum sokaklara Sokakta tank paleti Sokakta düdük sesi Sari sari yapraklarla dallarda Insan iskeletleri Gece leylak ve tomurcuk kokuyor 'Uyarina gelirse tepemde bir de çinar' demistin yillar önce Demek ki on yil sonra Demek ki sabah sabah Demek ki manda gözü Demek ki Sile bezi Bir de melektir yüzü Bir de saman sarisi Bir de özlem kirmizisi Demek ki göçtü usta Kaldi yürek sizisi Yillar var ter içinde tasidim ben bu yükü Biraktim acinin alkislarina Üç Haziran altmis üçü Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne Bir kirmizi gül dali simdi uzakta Oksar yanan alnini Nazim Ustanin Bir kirmizi gül dali egilmis üstüne Bir kirmizi gül dali simdi uzakta Yatiyor oralarda Bir eski gömütlükte Yatiyor usta Gece leylak ve tomurcuk kokuyor Geçsem de gölgesinden tankalrin tomsonlarin Suramda bir kus otuyor. Haziran da ölmek zor...... <?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /></TD></TR> <TR style="mso-yfti-irow: 1"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> .</TD></TR> <TR style="mso-yfti-irow: 2; mso-yfti-lastrow: yes"> <TD style="BORDER-RIGHT: #ece9d8; PADDING-RIGHT: 0cm; BORDER-TOP: #ece9d8; PADDING-LEFT: 0cm; PADDING-BOTTOM: 0cm; BORDER-LEFT: #ece9d8; PADDING-TOP: 0cm; BORDER-BOTTOM: #ece9d8; : transparent"> Hasan Hüseyin Korkmazgil </TD></TR></T></TABLE> |
<TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=bottom>Kimi Sevsem Sensin </TD> <TD vAlign=right width=160></TD></TR></T></TABLE> <DIV align=left> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD width="100%"> <DIV align=right> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#ff0000 cellPadding=0 width="95%"> <T> <TR> <TD vAlign=top> <TABLE style="BORDER-COLLAPSE: collapse" borderColor=#111111 cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%"> <T> <TR> <TD align=left width="100%">her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum</TD></TR> <TR> <TD width="100%"></TD></TR> <TR> <TD align=left width="100%"> Attila İlhan</TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE></TD></TR></T></TABLE> |
GÖĞE BAKMA DURAĞI İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım TURGUT UYAR |
<TABLE id=HB_Mail_C***111;ntainer height="100%" cellSpacing=0 cellPadding=0 width="100%" border=0 UNABLE="***111;n">
<T> <TR height="100%" width="100%" UNABLE="***111;n"> <TD id=HB_Focus_Element vAlign=top width="100%" background="" height=250 UNABLE="off"> AŞK Bunca gün, ah, bunca gün görmeyi seni böyle kırılgan, böyle yakın, nasıl öderim, neyle öderim? Uyandı kana susamış ilkbaharı koruların, çıkıyor tilkiler inlerinden çiylerini içiyor yılanlar, ve ben gidiyorum seninle yapraklarda çamlar ve sessizlik arasında, sorarark kendime nasıl, ne zaman ödeyeceğim diye şu bahtımı Bütün gördüklerim içinde yalnız sensin hep görmek istediğim dokunduğum her şey içinde senin tenindir hep dokunmak istediğim: seviyorum senin portakal kahkahanı hoşlanıyorum uykudaki görüntünden Ne yapmalıyım, sevgilim, sevdiceğim bilmiyorum nasıl sever başkaları eskiden nasıl severlerdi, yaşıyorum, bakarak, severek seni, aşk tabiatımdır benim Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun. Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan. Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel üzgün, müthiş, bayraklarda donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz. Pablo Neruda </TD></TR> <TR hb_tag="1" UNABLE="***111;n"> <TD style="FONT-SIZE: 1pt" height=1 UNABLE="***111;n"> <DIV id=hotbar_promo></TD></TR></T></TABLE> |
edmond jabés (1912 Kahire - 2 haziran 1991 Paris)<?:namespace prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /> Kahire'de doğdu. 1957 yılına kadar bu şehirde yaşadı. Aynı yıl, Yahudi oluşu yüzünden Kahire'den ayrılmak zorunda kaldı, 1967'de Fransız vatandaşlığına geçti. Max Jacob ile tanıştı ve uzun süre mektuplaştılar. Gerçeküstücülüğe yakındı fakat aynı harekete katılmıyordu. 1959 yılında 43'ten bu yana yazdığı şiirleri, aforizmaları bir kitapta topladı: je bâtis ma demeure. Tek şiir kitabım dediği bu kitaba daha sonradan iki şiir kitabı daha ekleyecekti: Récit ve La Mémoire et la Main. Ancak, Derrida ve Blanchot gibi düşünürleri Jabés'e iten, 1963'te yazmaya başladığı Kitap oldu. Sınıflandırılamayan, biricik bir eser. Tamamlandığında 15 ciltti: Sorular Kitabı (7 cilt), Benzerlikler Kitabı (3 cilt), Sınırlar Kitabı (4 cilt). Oysa ki, Sorular Kitabı'nın son cildi El, ya da Son Kitap'tı. Ama son kitap var mıydı? UNUTUŞ DERSİ "Sahiller uyuduğunda, deniz düştür, kitap unutuş." Reb Ebad "Çılgın, kaybettin bakışını. Bir anda, unutuverdin." Reb Némes "Anasını ve babasını unuttu; köyünü ve memleketini unuttu. O zaman işte, bu tuhaf şey hasıl oldu: ana ve baba bir büyük açık kapıya dönüştü; köy ve memleket ise, sonsuz çıkış." Ve Reb Abbadié dedi: "Size gökleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini anlatacağım. Tanrı'nın sesi bazen görünmez bir gözdür. Gözün içinde bir göz. Kör onu dost gözkapaklarının içinde, kendi düz evreninde dinler. Her birimiz onu, görmenin değişik evrelerinde duyarız; çünkü düşünce hep bakışlardan sonra gelir, uzun zaman dünyanın bir kısmının bizden gizlenmiş olduğuna bizi inandırmış olan. Görmek, sevmek benzer bir açlıktır. Her sınır yolun iç gecesi için bir fitildir. Işıltılarla beslenen ölgün ışık. Unutuş dersi denizin yıkık hafızasındadır. Tüm okyanus Kelâmın içindedir; bitkin yüzücünün sözüne karışan tuz." -Anlat bize, Reb Abbadié, gözleri inkâr eden insanın benzersiz hikâyesini. -Size, ağzın içindeki dil gibi, içteki Dışarı'dan söz edeceğim. "Konuşuyorum ve evren, dikilmiş antenleriyle söze doğru geliyor kabuğundan çıkmış bir salyangoz gibi." (Yukel'in Günlüğü.) Edmond Jabés |
SON DEĞİLMİŞ; EYLÜL YİNE gong! : 7.30 : saat ayarı! çürümüş mürdüm eriklerine arılar üşüşmeden iri dikenli güllere dokunuşunuz geçiyor şimşirlerin üstünden sabahın beyazlığı hâlâ yaz, içimde dolanan sizsiniz, yüzüme vuran aydınlık kış ormanında bulduğum sıcak kulübe içindeki vurgunla büyüyor sünger sanırım siz, yazılmış tarihlere kaçan bir kraliçeydiniz sonra yoktunuz çünkü; etek uçlarınızdan esen rüzgâr, üşümüş kumsal tek kişilik tortu: telve ve karpuz çekirdekleri, gecenin uzunluğu yol göstermiştim, mutfak camını zorlayan yusufçuğa ölseniz ölürdüm, tazecikti kanatlarınız, yolunuz açık olsun : 13.00 : ajans haberleri! tırnaklarımın arasına dolan kullanılmamış günlerden önce özgürlük meydanına sırtını dönmüş, önden kopçalı iki mermer anıtın tülünü açarken hatırlıyorum parmaklarımı yüzünüzü geçen serin akıntı boğmamıştı henüz sizi ve cinayet yeri saymıyordunuz henüz göğüslerinizin ucunu karşı kaldırım kadar uzaktı şehir; bomba tayyareleri, topçu ateşi kadar uzaktı, İskenderiye’deki iki yüz ingiliz esir bir düğüm daha atıyormuşum meğer düğümlerinizin üstüne Ortaşark’tan tebliğler: ah, gözlerinize düşen çöl ve şehir tiyatrosu : 22.00 : radyo salon orkestrası buzlu bira, halis kahve, inhisar şarabı sizi saadete götüren pudranın rengi ne ve vadesiz varlığınızın sırrıEdited by: emre |
şu Anki Saat: 17:18 |
Powered by vBulletin
Şiir Akademisi Forum