Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -


Muzaffer TANSU

Özgeçmiş Sayfası »

Daha Küçük Yazı Tipi | Daha Büyük Yazı Tipi

AHMET MUHİP DIRANAS ya da FAHRİYE ABLA

       Bu iki isimden hangisi kulağınıza daha aşina geldi? Hafızanızda neler canlandı? Dağları karlı bir

Erzincan’ı mı hatırladınız, Özdemir Erdoğan’ın bir şarkısı mı? Klasikleşmiş bir sinema filmini mi? Yoksa imkansız bir aşkınızı mı? Eğer bunlar geldiyse aklınıza;siz Fahriye Ablayı hatırlayanlardansınız..

       Böylesine renkli bir karakterin yaratıcısı nasıl bir insandır diye düşünenler ise karşılarında Şair ve Fikir Adamı Ahmet Muhip Dıranas’ı bulmuşlardır.

       Melih Cevdet Anday’ın da ifade ettiği gibi o bir dil düşkünüydü. Şiirlerinde biçim ustalığın özellikle önem veren, hece veznini duraksız kullanarak yeni ses olanakları deneyen, simgelerden de geniş ölçüde yararlanan şair;şiirlerinde iç sıkıntısı , yalnızlık, pişmanlık, kuşku, günah, sevgi, ölüm gibi

Temaları işlemişti.Doğa-insan ilişkileri üzerinde durmuş; doğanın uyandırdığı yücelik duygusundan yola çıkarak sonsuzluk, sonsuz güzellik, ölmezlik temalarına yönelmişti.Şiirlerinde düşe ve imgelere geniş yer verirken, oyunlarında daha kapalı ve metafizik sayılacak temaları ele almıştı.

       1909 yılında Sinop’ta doğan Dıranas, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan sonra Gazetecilik ve Kütüphane Müdürlüğü yaptı.1938-1943 yılları arasında Halkevleri Kültür ve Sanat yönetmenliği, 1946-1949 Çocuk Esirgeme Kurumunda Neşriyat Müdürlüğü ve 1957-1960 yılları arasında aynı kurumda müdürlük görevinde bulundu. Devlet tiyatrosunda edebi kurul üyesi olarak çalışan Dıranas ;Anadolu Ajansı ve İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde de bulundu.

         Uzun yıllar Zafer Dergisinde yazan Dıranas, buradaki yazılarında günlük gelişmeler üzerine fikir yürütürken, alışkanlıkları, düşünceleri ve kişiliği hakkında da ipuçları vermişti.

           Dıranas, 1937 Yılında katıldığı bir Edebiyat gecesindeki şu sözleri ile hem cesaret ve açık sözlülüğünü hem de reformist şair yönünü göstermiştir.”Eğer bir gün çocuğum Divan Edebiyatından bir şeyler umarak onun için ömür harcarsa, bu ömrü heba sayacağım. Ve şayet ondan zevk alırsa, çocuğumu dejenere bileceğim. Çünkü o edebiyat sarayın içinde doğmuştu ve sarayın içindekilere hizmet etmesini çok iyi bilmişti.” Dıranas sözlerinin devamın da ,  Divan edebiyatının gelecek kuşaklara hiçbir şey vermeyeceğini şu sözleriyle açıklamıştı:”Eğer içinde yaşadığı devirden ve tarihi çerçeveden dışarıda alınırsa; Divan Edebiyatı diye ortada büyük ve beşeri bir sanat davası, insan için büyüğü feda eden kıymet kalmaz” Divan Edebiyatındaki tekdüzeliği de eleştiren Şair, Avrupa Edebiyatındaki “İzm”li akımların getirdiği yenilikleri, kendi içerisinde tutarlı bir değişim ve yenileşim ile değerlendirememesinin de üzerinde duruyordu.

             Bir Şair düşünün ki; duyguya , sevgiye ve aşka saygı duymasın!Mümkün mü?Hangi yüzyıla hangi akıma bakarsanız bakın;dili, ırkı, dini, dünya görüşü ne olursa olsun,Şairlerin öncelikli ortak noktası sevgi ve aşka verdikleri önemdir. İşte Dranas’ın aşka olan saygısı: Şair Ankara Samanpazarı’ında dilenen kadın ve erkek iki genç kötürüm görür.Onlara sadaka vermeyi alışkanlık haline getirir.Daha sonra onların birbirlerine aşık olduklarını anlar ve bu çok hoşuna gider. Onlara daha farklı bir gözle bakmaya başlar. Hatta; bir daha onlara sadaka veremez.Aşk;Şairin gözünde asilleştirmiştir dilencileri…

        Yazarların her dönemde sıkça muhatap olduğu sorulardan birisi de “Nasıl yazabildikleri”üzerinedir.Hatta daha sıkıcı bir duruma gelebilir sorular.”Bu şiiri kaç günde yazdın?”Senede kaç öykü bitirebiliyorsun?v.b.yazar;bir üretici olmakla birlikte hammaddesi soyuttur.Bir ekmek fırınının verdiği randıman beklenemez yazardan.Elindeki ham maddesi olan bilgi, birikim ve düşüncesini hangi dönemde, hangi yoğunlukta kullanacağını belirtmek oldukça güçtür.Dıranas 28 Mart 1948 tarihli Vatan Gazetesindeki yazısında bu durumu çok hoş bir biçimde ifade etmiştir.Yazdığı bir piyes hakkında kendisini sürekli olarak sıkıştıran ve neden bitiremediğini soran bir arkadaşına; “Tembellik ediyorum da ondan” der.Sonra bu tembelliğini açıklar: “Sanatkar,tembellik yapmaya başladı mı, yaratma hali içine girmiş demektir.Şairler bunu pek iyi bilirler. Ondan sonra durup dinlenme yoktur. Bütün vücut bambaşka bir mekanizma içinde çalışır. Ne verecekse o zaman verir. Yazma hali bir nevi hasat mevsimidir.Bu tembellik; çalışmak istemeyişin verdiği bir uyuşukluk değil, yaratmayı yapacak olan kuvvetlerin bir noktada teksifi halidir”.

        Dıranas, 19 Haziran 1949 tarihli yazısında insanların ikiyüzlülüğüne, sahtekarlığına ve bencilliğine vurgu yaparken ;öz eleştiriyi unutmuyor, bir çoğumuzun kendisine bile itiraf edemediği olumsuz yönlerini okurlarından gizlemiyordu.Şu sözleri Dıranas’ın ne denli alçakgönüllü ve açık sözlü olduğunu gösteriyordu.”Ben içimin kabuslarına eğilmesini gücümün yettiği kadar bercerdim.Beden ötemin ormanlarındaki hayvanları, bataklıklarımdaki lizucetli yılanları, çiyanları-hepsini değilse bile birazını-bilirim.Bir vakitler korkarak, amana düşerek seyrederdim.Şimdi ona alıştım.Korkmadan bakabiliyorum.Bu beni küçültmüyor.Ne kendimin;ne de başkalarının diyecektim ama hayır!

Sadece kendimin gözünde beni küçültmüyor. Çünkü kendimin ne olduğumu, ne olabileceğimi bana biraz olsun bildiren, beni bana biraz daha yakından tanıtan şey bu.Eğer birine bir kötülük edersem, bunun nedenini niçinini az çok biliyorum da ona göre önleme tedbirlerini alıyorum.Ne saklamalı bu gerçeği?”

       Aynı zamanda Hümanist bir fikir adamı olan Dıranas, insan değeri ve özgürlüğünün de üzerinde dururken, mahpusluk üzerine şu söylemlerde bulunmuştur:”İnsanlara en büyük ceza olarak hürriyetten büyük bir ceza dedikleri ölüm cezası, hürriyetin ne denli bir nimet olduğunu bilmeyenlere göredir. Onlar yalnız ölümden korkarlar. Hürriyetlerinin elinden alınmasından korkarlarsa, ölümle olan alış-verişlerini önceden kesmiş kişilerdir.Baldıran zehirini içmekte inat eden Sokrat, şüphe yok ki, hayatı pahasına hürriyetinin elinden alınmasından dehşet duymuştu ve zehri onun için seve seve içmişti.”

         “Yazık olsun! Hepsinin değerini ölümlerinden sonra bileceğiz. Haklarında on yıl, yirmi yıl, otuz yıl haksız yere susmuş kalemlerimiz birdenbire boşanacak. Artlarından en içli ağıtlarımızı yakacağız. Bunu yaparken de; kendimizi beğendirmeye, ne vefalı olduğumuzu belirtmeye, anlayışımızın genişliğini buldurtmaya okuyucuyu zorlayacağız. Yaşarken bu adamların sevilmeye, anlaşılmaya, ilgilenilmeye, şevklendirilmeye ve yüceltmeye, yaşamaya, manalandırmaya ve güzelleştirmeye yönelik uğraşların adamlarına; sevgiden, ilgiden, anlaşılma zevkinden ve bir de şevkten başka ne verebilirsiniz ki gönülleri olsun? Yazık olsun! Esef ve pişmanlığın ilk oklarını kendi kalbime saplıyorum…”

            Dıranas 3 Şubat 1962 tarihinde kaleme aldığı bu düşünceleri ile sanatçıların, ölümlerinden sonra değerlerinin bilinmesini eleştirmişti. Eğer bu yazıya ulaşmamış olsaydım, ben de bu yazımı; buna benzer bir açıklama ile sonlandıracaktım.

           Hayret! Aradan 48 yıl geçmiş ve hiçbir şey değişmemiş! Sadece Ahmet Muhip Dıranas’ın, haksızca kendi kalbine sapladığı esef ve pişmanlığın ilk oklarını çıkarmak istiyorum…

           Ahmet Muhip Dıranas’ın 71 yıllık yaşam yolculuğu 1980 yılında Ankara’da nihayete ermiştir. Şiirlerini 1974 yılında “Şiirler” isimli kitabında toplayan Dıranas’ın, 1975 yılında, Tevfik Fikret’in günümüz Türkçesine çevrilmiş şiirlerinden oluşan “Kırık Saz” isimli kitabı ve 1977 yılında “Gölgeler-Çıkmaz” isimli oyunları okurlar ile buluşmuştur.1994 Yılında basılan “Yazılar” isimli kitap ise, yazarın eşi Münire Dıranas’ın tamamlamasıyla gerçekleşmiştir.

               Ahmet Muhip Dıranas’ı sorun insanlara. Tanımayan olur ise; “Fahriye Ablayı”sorun.Onu muhakkak tanıyacaklardır.


Muzaffer TANSU

 
Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa