KUMSAL
İç seslerimi susturdum bugün! Karlıydı her yer… Ocaktı, varlığım kıştı. Günlerden cumartesi, içinde kaybolduğum aynalar, o gün yüzüme bile bakmıyordu. Koşamadım! Yürüdüm… Sonunu bildiğim bilinmeze doğru. Adımlarım bana uzakken, ruhumda bir şeyler kıpırdıyordu adeta… Adını son kez düşlerime kazıdığım “Kumsal…”
Biliyordum ki; benliğimde belirsizlik tuzakları kuran, sonra da oracıkta aklımı durduran, annemin berrak duaları koruyacaktı beni… Biliyordum ki; annemin nergis kokusunda gizliydi hayat. Ayin gibi, sabır gibi gizdi, ruhuma sakladığım savunmasız masallar.
Düşümdeki manzarayı seyre daldım… Oturdum ve saydım! Tam on beş mevsim geçmişti üzerinden. Belki bir mevsim daha üşüdü yüreğimde. Platon’un aşk felsefeleri de dondu bilincimde ama… Bilmezdim! Her şeyin çıkmaz sokak olduğunu. Kalem susar, Kumsal içimde bağırırken sessiz bir hengâmenin, düş bulutunda kaybolduğunu. Ve bilmezdim! Gerçeğin, gittikçe çoğalan “hiç” olduğunu.
Bakır güllerle bezenmiş çerçeveye, siyah-beyaz düş resmini çizerken Kumsal’ın, bir yerlerden sesler geliyordu. Ama ben, hiçbir şey duymuyor, konuşulanları anlamıyor, sorulara cevap veremiyor, cümle de kuramıyordum. Beynim durmuş, beynim uyuşmuştu adeta.
—Cesur olmalısın, dedi
İçeriye girerken içimdeki ses. Sustum, dinledim. Aslında onu değil, korkumu dinledim… Korkumu anlattım yok olan düşlerime oracıkta sessizce. Belirsizlik yine süsledi duygularımı. Yeniden anımsadım; bilincimdeki, var olmayan gerçekte yok olan Kumsal’ı.
Vakit gelmişti sanki! Hazırlandım hayatın akışına doğru. Belki ödevimi tam yapsaydım, tüm repliklerini tek tek ezberleseydim hayatın, süzülmeyecekti ruhumdaki beyaz damlalar.
Soğuktu, kıştı… Gece sinmişti umutlarıma. Bir arınma, bir çaresizlik hattı, gel-git! Sonra da yok olma duygusu işte… O an yalnız olsaydım, belki bir neşter darbesi parçalardı yüreğimi. Uzandım boşluğa… İçim dışım bozguna uğramış. Ruhum, duman silsilesi yaşamın, öteki yüzü. Umudum sıfırlanmış, beynimdeki gizemin tekil yolcusu da yok olmuş… Mevsim yine kış!
Sordum:
—Neden yaşam melodim diyezlerle dolu? Diye.
—Yaşam düz değil, iniş ve çıkışları olmalı,
—yoksa müzik dinlenmez,
—bir şeye benzemez, dedi içimdeki ses.
Sonra da kan damladı, sessizliğimdeki gürültüye. Suya bıraktım düşlerimi, sustum… “Üzerinde konuşulamayan konusunda susulmalı.”
Susup saklandım içime doğru. İç seslerimi susturdum, Kumsal’ı öldürdüm bugün… Bir daha hiç doğmamak üzere.
Gül UĞUR
26 Ocak 2008
Gül UĞUR