ALNIM ÖLÜME YASLI
Suece’me
ateşin mayası suya sırlı demiştim de kendime
inanmamıştım aşka iki dize arasına kurulu
bütün saatler öteleyip ölümü omuz başıma
sürtünerek yükseldi göğün közüne cezve ay
açtığı yoldan ilerledim geceye ötesi gümüş tepsi…
ellerin derin boşluğu aşmasına yataklık etti
ellerimin ayla ovulmuş dağlarda seviştik
topraksız ağacın sabrıyla sevmektir aşk
dedim kendime suyun oluğunu oyması sonsuz
çölde bedevinin sırrına kanıp baksam aya konuşacak
gerçeği düş’e banıp taşıyan ışık dokunsam yüzün
ateşten kopan yalım kadar yakın ve yalın sözcük
sesini sesime ağdıran bulut soluk kar yanığı
tam da bu saatte zaman bana çarpa çarpa ilerliyor
içimdeki zangoç acıyla silip parlattığı çanı
çalıyor üç kez kamburundan büyüyor aşk
bir eğri üç doğruyu götürüyor geometrisinde
iç teğet acıyla yaşlanıyor alnım ölüme yaslı