hiç
A. hiç olmadık kadar hiç mesafeler; yüzüme
lehimlenir sesleri rehin alınmış bir lehçe
hançeremde sözlük dışı o siyahi yutkunma
harflerin astımlı haritasında mustarip
yazı, bir işaret! bile değil; bile hiç!
güneşin külü yanıltmasın: gecenin
manşetine tırmanıyor bilmece; hızla
kendine azalarak çoğalan bilinç: hiç!
B. oysa henüz yarı yoldaymış mıh; içerdeki
dikensi sesleri sözcüğe çakacak
vuruşun yankısını biriktiriyor çekiç
yüzünü ertelediğim o madeni vedalar
yüzüme üflenen küflü bir mesafedir
tek adım atsam dalarım ihmal ettiğim
aynalara; ama biçim, hacim, mekan
yok bir desenin kendini bozan çizgileri çevremde..
susmanın kumuyla sevişen ağzıma armağandır
sesimdeki ur; durdursam saati ve uzağın
boynunu sündürsem odamda; bile hiç!
huzursuz bir tanrı gibi gözlüyorum ateşi; beni
de yırtılan bu sayfaya yamayın; emanet söz
leriıne tanıklık etsin büzülen anlam ve hiç!
pıhtılaşsın yüzümle yüzünüz arasında kanayan söz
Eliz Edebiyat / Sayı 1 / Ocak 2009