ADSIZ SIZILAR
adı konulmayan
yaşadıklarınız vardır
dokunamadığınız
anlatamadığınız
anlayamadığınız
içinizde bir yerlerden
parana nehri gibi derinden
sessizce akan
dönüşü olmayan
durduramadığınız
yüreğinizden
tarifsiz akan
aktıkça
küllenir hayatınız
duyulmayan feryadınız
söz dinlemeyen ırak
kimsesiz Afganistandır
adını koyamadığınız
kirli bir savaşın ortasında
bop yaylasında
kadim kayaların derinliğinde
yankısı kaybolan
aşiretlerin çığlığı
karnı deşilen annede
süngülenen cenin
bedeninize düşen sızı
mercan dağındaki vuslattır / kirvem
kahrol diyemezsiniz içinizdeki sızıya
ıssızlığın ortasında puhunun
sesine karışan pepugun sızısına
habil ile kabil’in ayrılığı ve
tüm kardeş kavgaları
sizin de sızınızdır
gandi’nin neruda’nın sızısı
bir yanınız ürperen yalnızlık
bir yanınız sessizlik olsa da
içinizden gürül gürül
kanayarak akan
açıldığınız deryanın sızısıdır
şimdi
çok uzaklardaki çemuz’un* sesiyle
bir ganj hikayesi aklıma geliyor
nehire atılan çiçekler
suya bırakılan kandiller
bambu süslemeli alevlerde yüzen cesetler
mistik görüntüler ve yok olan sızılar
bir sürgünün yakılmayan günlüğünde
darağacında fidanlar
sinop cezaevinde derviş süleyman
karadenizin hücre sızısıdır
her gece düşümde buluştuğum
balıkçı hikayelerini taşıyan teknelerle
kızkulesine çarpan dalgalar
bedenini kendisine tüketen kadınlar
istanbul boğazında intiharın adıdır
beş yıldızlı bütün sızılar
kutsal dinlerin dindiremediği
öteki sızılar
halikarnas balıkçısı’nın yazıp
denize indiremediği
kayıp sızılar
ve adsız tüm sızılar…
(* )Çemuz: Cırcır Böceği