ÇÖL VE CEBEL
silindi ad'lar! eski tabletin yalnızlığında
bölündü dağın uykusu!.. gitmek;
yalnız koymaksa yazı perisini! bekleme,
dağ dağa kavuştu. dindi cebelin uğultusu.
simdı aksam ninnisi olur karavel, gül donar!
remilde solgun yüzlü aynalar belki sensin
uçurumlar tin, yaygımda dolunay ve zeytin
dökülürdü çölün çeyizine gümüşî şamdan
perilermiş çölü sıcak kılan, son gelen atlılar
kumun akmasına özendi, indiler ayışığına
âh sen!.. taşırdın o sonsuz vahayi eski kumalara
ne çöl, ne dağ, delirten gece dokunmazdı sana.
eriyecek mum!.. yazı kalsa da o ürküne hartler
sarıyor tenimizi. renkler dindi! akşam, hafızama
indirince dengini!.. incitmeden taşırız geceyi
küçük hayta cinimin sakar lâmbasına.
silindi ad'lar! bölündü dağın uykusu gene
bana dökülen yüzündü ırmağın serininde.
Dize, Haziran 2D05 / Ünlem Mart-Nisan 200