ON BİRİNCİ ÂYİN
birinci pencere üç çocuk bir anne
soğursa gövde düşünmek çürür
dokunmak çürür o da
soğuma gövdem üç çocuk
on yılda aynı anneden doğacak
elbiseler eskiyecek gövdende atların
eğerleri eskiyecek rahvan eskiyecek ter
eskiyecek
-kül
gövdenin sarkacı kolların kendini
saran mekan eskiyecek
soğursa gövde girdiğin ırmakta odalar
içerdeki slûetin çürüyecek etlerin
doğu kalkıp araftan batıya göçecek
dar gelecek omuzlarına ikiz kapılar
gövdenden çıkan öç kül
soruyla buluşacak çağ
çağı kapatıp ateşle
-yanacak
gök sevinç şimşeğini susacak
göğü sallanan kan da hâr gerilen tel
zozan bozulacak taşlar evlere
odaları da getirecek beyaz
çarşaflarda karların taş kefeni
gövdeleri saracak susarken dünya
soğuyacak gövde düşünmek çürüyecek
dokunmak eskiyen elbiselerde külü dirilten
körük olacak gövdem soğuma daha
sırtı terlememiş atlar var eğeri
yayılış rahvanı diriliş sesler var
daha eskiyecek zaman var gövdem
-soğuma
beni çürüyüp susan dünyanın odalarında
-kokutma
dedim ya sırtım terleyen rahvan bir at
beni soğutma
ikinci pencere hiç çocuk yok anne
bir gövde üçüncü pencere
gövdede çürümenin ilk üç günüdür soğumak
gövdem kül ilk gün sûr yerine beni üfle
yansın erisin bu gövde
-ya aklımı terk et
ya gövdemi terlet
ilk gün sûr yerine gel
beni üflet
(Üç Ayın Kırk Ayini’nden)