TÜTEN
Yalın geldimdi yalın gideceğim yere
Niçin dünyaya kendimi bunca ısıttım
Kutatgu-Bilig
bana kendini söylememiştin, göğsü güzel
dağlara kar düşende akşamlar gertirmiştin
seni bana ve anasız ay
tay kadar gencidik o zaman
bana kendini söylememiştin, bir ev
pencereden bakıyordu -atlasa oradan
düşerdi –kimin yalnızlığına
yaramızdan gencidik ozaman
bana kendini söylememiştin, kırmızı gül
bir uçurum seçiyordu bahçeye
dokunsam açılacaktı kapısı
yalnızlıktan gencidik o zaman
bir tren geçiyordu her sabah
kalbin dünyaya sığmadığı yerden
yol kadar gencidik o zaman
çıplak at sağrısıydı gece, ve sabah
bir yurtluğa dönüşen yürek
su ustası gibi biliyordu taşın kalbini
sabırdan gencidik o zaman
sessiz harfler gibiydi ağaç
dalgınlık açıyordu bir daldan
bir dala geçerken akşam
ev kadar gencidik o zaman
ben seni karlar yağmadan önce
karlar yağdıktan sonra bekledim
eski karlar üstünde taze
kan lekesi gibi duruyor kalbim, gelmedin
bahçelerin gölgesinde kuşu
bir düş gibi kollayan ağacın
kederinde sesinde bekledim
ayın kandili bitti
tütünüm bitti gelmedin
bir ev durmadan yağdı
durmadan baktı uzağa dalgın tay
bir kedi yavrusunca sıcak ve sağ
bir acıyla bekledim seni, gelmedin
gittin gelmedin karlar yağmadı
yağan karı odalar bilmedi
ay ışığında kışlar beyaz yuvasını
bozar mı böyle, baba!
ölümden gencidik bir zaman
(Yaşasın Edebiyat, Aralık 1997)