İSKELE KUŞLARI AĞIDI
bi güzel boyattı akşamı iskele kuşları!
kamçısız süvari mahlâsında teyelliyorum
yosun ve balıkyağı sinmiş korkularıma
çoktan beri gümrük binasında durmuş zaman
kadranında ölü balıkla ayartılmış kediler korosu
orda bekletilmiş yolculuğum/dokundukça kanayan
kör saat taklidi yapıyorum... elimde hüzün tortusu
yaslanıyor omzuma uykulu akşam!.. sisi kıyıya indiren karabasan.
unutmuşum yalınayak karda yürümeyi
son kibritimle, son sigaramı söndürmeden bitirmeyi.
bu hayta denizin kıyısında yapayalnız kalmışım.
lodos falan kâr etmiyor. terk edilmiş düşlerin
merdiven boşluğuna taşınan esenliği.
rüzgâr uzak kıyıda eşinir / ele verir eşkâlimizi
gümüşten bir volkana sürüklenir mutsuz takalar.
hayâlin soğuk giyotin gibi boynumda gezinirken
tabansızın biri martılara, serin düşlerime sataşıyor
kedilere yalatıyor uyuyan geminin paslı zincirlerini,
titreyen karanlığı. çerçevesine sıkıştırılan kaptan,
indirse kendini denize mahşerin son atlısı olarak
derim ki ona: daha bulut getir ulan! daha kasırga,
daha deniz getir/sintinede hurda düşünceler buruşturup
derim ki dönüş zamanıdır/çekilince bu amansız fırtına.
bi güzel boyatır akşamı iskele kuşları!.. söz;
ıskalanan hayatım için atılan yuvarlak zardır.
kemik gelir altı kapıya... batık kalyonlar
gitti gider yoluna delikanlı bulutlar.