Kendi Anlatımıyla Reyhan Sur:
Bir öyküdür herkesin öz yaşamı.. belki de onlarca öykü..ne önemi var nerede doğduğumuzun,
Ne fark eder yaşımız kaç.. Duygu, düşünce, yüreğimizdir bizi tek kılan.. bazen bir top ateş düşüp, bazen yağmurlar yağdıran.. Ama hep, içsel çocuğu yaşatan, hayallerimiz, düşlerimiz, umutlarımızla insanız biz…
(Şehir kar içinde.. ve odun sobasında çıtırdayarak kıvılcımlar çıkarıyor kuru çam kozalakları..
29 ocak zemherisinde sabah alacası.. Körsük yanan bir gaz lambasının ışığına doğuyorum fesleğen kokuları arasında o küçücük odaya..yatak kan içinde..
Bu yüzden mi hep üşümelerim.. bu yüzden mi kan tutmalarım..
Peki neden anlatamıyorum kendimi bir iki cümleyle? Sekiz çocuklu memur bir ailenin çocuğu olmak ne kadar konuşturur ki insanı..
İlk çocukluk döneminde hep yalnızlığı ve kendime yer olarak da masaların altını seçermişim hayal kurmak veya bir şeyler karalamak için..Hani “kalabalık içinde yalnızlık”tan söz eder ya insanlar.. ben bunu çok iyi becerebilenlerdenim..
Kısaca şöyle tanıtayım kendimi;
hiçbir şeyim.. her şeyim
her şeyim hiçbir şeyim …
öğretmenlikten yerel gazeteciliğe, yerel tv program yapımcılığından üniversite görevlendirmesine daldan dala gezenlerdenim.. Şu an Selçuk Üniversitesi’nde görevliyim.. üç kez öz anneyim.. yüzlerce hatta binlerce çocuk ve gence de annelik duygularıyla anneyim…)
yüreğim hiç kanamadı ki benim
ne aşkı bilirim ne sevmeyi
taşlaşmış bir fosilim belki
kırın
bakın içime
nebulanın özsuyuyum aslında
ama siz
tutun volkan camı deyin
isterseniz granit
sevgiye sarkıt
isyana dikit/ im
belki de yontulması güç bir çakmaktaşı…
|