Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Söyleşiler » E. GÜMÜŞDOĞAN ile söyleşi / HAYAL


Hayal Dergisi'nin Emre Gümüşdoğan'la Yaptığı Söyleşi (2003) :

H.D- Emre Gümüşdoğan nereden geldi ve nereye gidiyor?


E.G-
Keşke bunu Emre Gümüşdoğan da bilseydi. Şimdilik yaşamın önünde, düşlerin arkasında bir yerlere sürükleniyor.

Kısa özgeçmişim için şunları söyleyebilirim. 1953 Sonbaharında Zara'da doğdum. Öğretmenlik, gazetecilik, sendikacılık, yüzme ve sutopu hakemliği yani sıra pek çok iş yaptım İst. Ün. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Emekliyim, Gemlik'te yaşıyorum.

Küçük yaşta tanıştım şiirle okuyucu olarak, sonra yazma denemeleri, hayal kırıklıkları. Zaman zaman kendine küsen, zaman zaman dergilere küsen biriyim. Sıradan bir yaşam şeklini kabullenmeyen, başkaldıran, çoğul yalnızlığını tekil yaşayan bir Emre Gümüşdoğan.

Zor yaşam koşulları içinde... hele de toplumsal muhalefet tarafındaysanız, hele de ülkenizin zencilerindenseniz, aykırı yaşamayı seçmişseniz, bir de kanınıza şiir virüsü bulaşmışsa... İnsan kendi hikayesini kolay anlatıyor ama tarafsız olamıyor.

H.D- Şiir dünyasından kimleri okuyor ve varsa kimlerin etkisinde şiirlerinizi yazdığınızı düşünüyorsunuz?

E.G- Okuma yelpazem oldukça geniş. Geleneksel şiirimizin büyük ustaları Yunus, Şeyh Galip, Erzurumlu Emrah, Cumhuriyet döneminden Nazım Hikmet, Ahmed Arif, B.Necatigil, F.H.Dağlarca, İ.Berk, N.F.Kısakürek, C.Süreya, M.C.Anday, Turgut Uyar, Ece Ayhan, A. Erhan, Sina Akyol, S. Ünver, H. Yavuz, E. Batur, Bejan Matur, k.İskender ve ismini şu an anımsamadığım çok sayıda şairi sayabilirim. Yabancılardan, Rimbaud, Lorca, Rilke, Ritsos, Mayakowski, Eliot, Furuğ Ferruhzad, Neruda...

Şimdilerde daha çok orta kuşağı ve gençleri okuyorum. Güzel şiirler üretiyorlar ve bir de internet üzerinden takip ettiğim şiir siteleri var.

Etkisinde kaldığım şairler vardı elbette, Nazım Usta, Ahmed Arif, B.Necatigil, F.H.Dağlarca, C.Sureya, T.Uyar gibi. Bir zamanlar bu ustalara öykünerek yazardım.
Şairlerin genetik akraba olduklarını düşünürüm, mutlaka bir gen benzerliği var, belki de ortak gen bozukluğu diyebiliriz buna. En azında poetikal akrabalık.

H.D- Türk Şiirinin son genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?

E.G-
Türk şiirinde, şairle şiirin, şiirle halkın birbirine yabancılaştığı bir dönemi atlatmak üzereyiz. Halkımız şiiri seviyor, güncel yaşamında şiir hep var oldu. Eskiden mektuplar bir dörtlükle başlar, bir dörtlükle biterdi. Şimdilerde bunun yerini cep telefonları aldı. İnsanlar sevdiklerine ileti olarak şiir gönderiyor, duygularını şiirle anlatıyor. İnternet ortamında sevdiği şiiri dostları ile paylaşmak isteyen, sevdiklerine şiirle ulaşmaya çalışan insanları görüyorum. Akıldan çok duygularını önemseyen ve duyguları ile yönlenen bir toplumun şiire yabancılaşması düşünülemez.

Şiirin önü elbette durup dururken tıkanmadı. Bence bunun nedenlerinden birisi şiirde verimliliğin azalması. C.Süreya'nın dediği gibi dil bir açıdan işlendiğinde tükeniyor. Şiir akımları ise dili, hep bir açıdan tükenene kadar işlediler. Toplumcu şiir akımından sonra yerini alan güçlü bir akımda olmayınca bireyci bir şiir oluştu. Şair kendini merkeze koydu, kendisi için şiir yazdı, kendi anlayacağı şiiri yazdı.

Başka bir nedense dilde, şiirde yapılan zorlamalar. Şiirde anlam arka plana atıldı, dizeye önem verilmedi, biçim zorlamalarına gidildi, imgelem yanlışları yapıldı. Dil daraldı, herkes aynı sözcüklerle şiir yazmaya başladı.

Öte yandan lobiler oluştu. Bazı sermaye grupları edebiyat dergileri çıkararak şiire yön vermeye kalkıştılar. Kendi beğenilerini topluma ve şairlere kabul ettirmek istediler. Sesli ve görüntülü yayınlar, şiir programlarında bıktırıncaya kadar aynı şairlere, aynı şiirlere yer verdi. En tehlikelisi ise şiir Kumkapı'ya düşme yoluna girdi. Arabeskleşme yaşandı. Daha bir çok etken sayabiliriz bu yabancılaşmayı yaratan.

Şiirin pazarının olmaması da çok önemli. Heykeltraşın ürettiği heykelin pazarı var, ressamın ürettiği resmin de... Ama şiirin pazarı yok. Telif hakları da yetersiz olunca şair, emeğinin karşılığını almıyor. Şairlik, günümüzde hala boş zamanların değerlendirildiği amatör uğraş durumunda.

Yavaş yavaş tıkanıklıkların giderildiğini de görüyorum. En çok ta en çok ta genç şairlere güveniyorum. En çok ta Hayal gibi dergilere güveniyorum.


H.D- Yeni Şairlere ne gibi önerileriniz olur?

E.G- Öncelikle çok okumalarını öneririm. Geleneksel şiirimizin memesini emmeyi bırakmamaları, onunla beslenmeleri gerekir. Bir alt yapıları olmalı, sözcük dağarcıkları gelişmeli. Unutmasınlar şiir dil işçiliği, malzemelerini iyi tanımalarını ve yerinde kullanmaları gerekir.

Elbet de yazmalarını, çok yazmalarını. Çalakalem yazmaktan söz etmiyorum, kastım şiirin emekle yazıldığını unutmadan çok şiir üretmeleri. Kendi tarzlarını oluşturmaları, bunu yaparken de şiirde, anlama, biçime ve sese önem vermelerini, sağlam dizeler kurmalarını öneririm.

Dergilerin önlerine koyduğu engeller ürkütmesin genç arkadaşlarımızı. Dergilerde yayımlansın diye şiir yazmasınlar. Bu şekilde bir yere varamazlar, giderek ısmarlama, tek düze şiirler yazan şair kimliğine bürünürler. Bu durumda da şiirimize katkı sunamazlar.
Doğa yasaları dışında şiiri bağlayan bir yasa olmamalı, kendinin efendisi olmalıdır şiir. İdeolojiler, inançlar, tabular şairin de şiirin de ufkunu daraltır. Şairin siyaseti olur ama şiirin olmaz, şairin inancı olur ama şiirin olmaz.

Özgünlüklerini bozmasınlar, onları beğenerek okuyorum.

H.D- İnternette çok tanınan bilinen ve sevilen bir şair olmanıza rağmen kitabınızın olmayışını neye bağlıyorsunuz?

E.G- Az okuyan, çok konuşan, söz geleneğine bağlı bir toplumuz. Yazıyı kutsarız ama okumayız. Nüfusa oranla az kitap basılan, az kitap tüketilen ülkede yaşıyoruz.
Eğer arkanızda medya desteği yoksa, reklamınız yapılmıyorsa kitabınız da satılmıyor, okuyucuya ulaşamıyorsunuz. Üreten insanlar kendi medyalarını da yaratmalı, yayınevlerini kurmalı, dağıtım ağını oluşturmalı bence.

İnsanlar internet üzerinden şiir paylaşımını benimsedi. Elbette bu kitabın yerini tutmuyor ama en azından bir paylaşım yaratıyor. Bir çok site şiire yer veriyor. Bazı şiir siteleri birer şiir atölyesine dönüştü, güzel şiirler üretiliyor.

Şiirlerimi dosyalayıp, yayın evlerine gitmedim şu ana kadar. Ciddi bir öneri de gelmedi.


H.D- Şiirlerinizde gizli bir hüzün taşıyorsunuz.hep bir yerlere ya erken varmak veya geç kalmak var.Emre Gümüşdoğan çizgisini bir yerde bu yakınmalar dizisi diye adlandırabilir miyiz?

E.G- Şiirimi besleyen ana kaynak yaşamın kendisi. Yaşama tanıklığım, yürüdüğüm sokak, gökyüzü, insanlar, doğa, hayal dünyamız. Tüm bunlarda hüzün yok mu? Hüzün, doğanın, yaşamın bir parçası değil mi? Yaşanmamışlıklar daha ağır basar şiirlerimde yaşananlara göre. Bu nedenle hüzün var, özlem var genelde. Saptamanız doğru, bir yerlere ya erken gittim, ya da geç kaldım. Sokakta oynayan çocukları pencereden izleyen çocuğu düşünün. Onun da oyuna katılma özlemini, çılgınca koşmak terlemek isteğini. Kendimi öyle bir çocuğa benzetirim yaşam karşısında. Yaşamın arka sokaklarını tanıdım ki oralarda hüzün ev halkı gibidir.

Şiir, sığınağımdır. Yaşamdan kaçmak istediğimde sığınıyorum şiire. Barikatım, isyan noktam, direnişimin doruk anı hep şiir oldu. Şiirin, başkaldırı olduğunu düşünüyorum. En romantik aşk şiiri, aşka başkaldırı değil mi?

Yaşam mı beni hor kullandı, ben mi yaşamı hor kullandım bilmiyorum. Çocukluğuma, gençliğime özlem duyduğum kesin, ve o yıllarıma dönemeyeceğim de... belki bunun hüznü yansıyordur, ne dersiniz.

Şairlerin bencilliğinden dem vurulur ama ben tersini yaşadım. Hep verdim, hep tükendim...

H.D- Hiciv ve taşlama yaptığınız şiirleriniz de var. Bunları, diğer şiirlerinizin neresinde görüyorsunuz? Önünde, arkasında, yanında. ya da?..

E.G- Satirik şiir, yani hiciv ve yergi şiirleri, şiir geleneğimiz içinde önemli yer tutar. Ben de kırıcı ve kaba olmaktan kaçınarak bu tarzı deniyorum zaman zaman. Kırgın ve küskün şiirlerim derim onlara. Elbette ben varım o şiirlerde de, diğer şiirlerin içine serpiştirmek daha uygun bence.

Bu tarz biraz da şairin ruh haline bağlıdır. En çok kendime taş atarım. Yaşamı ti'ye almaya çalışırım, sonra toplumsal duyarsızlıklarımız karşısında da susamıyorum.

H.D- emre Gümüşdoğan nereye gitse mutlu olacaktı ? Bir ukdesi var mıdır hayata geçiremediği?

E.G- Trajedisi olmayan şair olmaz der sevgili İlhan Berk ustamız. Aslında iyi bir komedyen olmak isterdim. Komedyenler mutlu mu acaba...

İçimde özenle koruduğum, yaşattığım bir çocuk yanım var. Haylaz biri, doyumsuz biri, çılgın biri, ufak bir sevgi gördüğünde mutlanan, şımaran biri... Onu koruduğum yaşattığım sürece ben de mutluyum, ama bu kolay olmuyor.

Rahatça şiir okuyabileceğim, dergilere, kitaplara ulaşabileceğim bir ortamım ve şiir çalışmalarına ayıracağım zamanım olsa kendimi daha iyi hissedeceğim kesin, ama ne kadar sürecek?...

Şiirde daha iyiyi, güzeli üretmek, okuyucuyla paylaşmak gibi, insanların barış içinde yaşamaları, insanca yaşamaları ve şiir diliyle konuşmaları gibi ütopik bir ukde var...

H.D- Bize gelen maillerde ve iletilerde Emre Gümüşdoğan'ın kitabı soruluyor ki buna KKTC dahil? Kitap için çok beklemedi mi Emre Gümüşdoğan?

E.G- Bana da soruyor dostlarım, şiirlerimi neden kitapta toplamadığımı. Sitem ediyorlar, haklılar. Şiir kitabı olmayanı şairden saymayanlar da çıkıyor, belki de bu yüzden bir ara kitap yayımlama furyası almış başını gitmişti . Yahya Kemal'de bildiğim kadarla yaşadığı sürede kitap yayımlanmadı. Ben de isterim şiirlerimi bir kitapta toplamayı. İyi bir arşivci olmadığımı da düşünürsem aslında geç kaldım sayılır.

Konuya biraz değinmiştim başka sorunuzda. Kitap çıkarmak hem kolay hem zor. Kolay, ekonomik gücünüz varsa, bir yayınevine gidip pazarlık yapar, kitabınızı bastırırsınız. Sonra oturur eşe dosta imzalar dağıtırsınız. Arkanızda medya desteği varsa yine kolay, bir yayınevi şiirlerinizi yayımlar, dağıtımını ve reklamını yapar. Bunlardan yoksunsanız zordur kitap çıkarmak ve kıt olan okuyucuya ulaşmak.

Okuyucuya da sitemim var. İnsanlarımızı ne zaman yolculuk sırasında, plajda ya da yatmadan önce elinde kitapla görürsem kitap çıkarmayı düşüneceğim. İmkansız mı dediniz, belki... umut işte...

H.D- Hayal dergisi için ne düşünüyorsunuz? Sizce varlığını sürdürebilecek midir?

E.G- Hayal dergisini izliyorum, ta başından beri. Emek veren insanların heyecanlarını, umutlarını gördüm. Hala taptaze bunlar. İnsanlar hayal ettikleri sürece vardır. Hayal edildi gercekleşti ama bununla sınırlı değil sanıyorum hayalleriniz.

Hayal, tabandan örgütlenen bir dergi. Bir şekilde kanına şiir virüsü bulaşmış insanların dergisi. Hiçbir dergide rastlamadığımız bir durum, insanlar imece şeklinde çalışıyor, üretiyor, dağıtıyor, paylaşıyor. Bu çok güzel bir olay şiir adına. Dergiyi sevdim, dostlarım da sevdi.

Ürün dergisi olması çok önemli. Kadro dergilerinin çevresindeki erk'i aşmak zor genç şairler için. Sermaye gruplarının çıkardığı ve kendilerince şiir böyle olmalı mantığı ile hareket eden, kendi anlayışları dışında yazanlara yer vermeyen dergilere ulaşmak da... Genç şairlerin, şiirini çekmecede saklayanların insanların dergisi olmak çok güzel. Elbette edebi kaygıları olacak derginin, elbette bazı eksikleri var, yadsınmaz. Ama şimdiden büyük bir okuyucu kitlesine ulaştığını görüyorum. Bu durum da şiir adına beni sevindiriyor.

Varlığını sürdürmesi; şaire, şiire ve okuyucuya yabancılaşmadığı sürece devam edecek, bundan eminim. Sizi kutluyorum.

H.D- Şiirde hayalleriniz ne kadar yer tutuyor? Yaşanmış veya yaşanacak olaylardan mı yola çıkıyor şiiriniz yoksa düş dünyasından belki de hiç olmayacakları olamayacakları da mı dile getiriyor?

E.G- Oturayım da bugün, şu konuda, şöyle bir şiir yazayım diye başlamam işe. Beni rahatsız eden bir veya birkaç dize vardır mutlaka. O dizelerle başlarım şiire. Dizeler beni hayallere götürür, o hayaller belki bilincime, belki bilinç altıma yeni dizeler biriktirir.

Mutlaka tarihi anlatırken coğrafyadan yararlanırsınız. Hayallerin ayakları bir gerçeğe basar, o sizsinizdir. Gerçek ve hayal iç içedir, "şiir, şairin gözleri açıkken gördüğü rüyadır" derler ya, doğrudur. Gerçeği anlatırken hayal, hayali yazarken gerçek vardır mutlaka.

Şiirlerime, yaşanmışlıklardan çok yaşanmamışlıklar, hayal ettiklerim yansıdı. Hayal dünyası sınırsızdır, ben de o gizemli dünyayı dolaşmaya çalışıyorum. İster hayal, ister yaşanmışlıkları yazsın, mutlaka kendisini yazıyordur şair.

Şiirlerimde bilinç altına, çocukluk dönemlerime yolculuk yapar, iç dünyamı anlatırım, önemli temalarımdan birisidir. Çocukluk hayallerim çok zengindi, zaman hayalleri de, sezgileri de azaltıyor.

H.D- Türk Şiirindeki akımlar üzerine kısa bir görüşünüz rica ediyoruz.

E.G- Geleneksel şiirimizi ve divan şiirini bir kenarda bırakırsak Türk şiirinin evrensel şiir akımlarıyla tanışması yüz yılık süreci kapsar. Evrensel şiirden soyutlayamayız şiirimizi, yaşanan her akım bizde de etkisini gösterecektir mutlaka, göstermiştir de.

Dikkatimi çeken bir şey var. Biz bu akımları oldukça geç yansıtmışız şiirlerimize. Bunu yaparken de şablonculuk ve taklit ağır basmış. Çok az şairimiz geleneksel şiirimizle evrensel şiirin sentezini yapabilmiş.

Son yüz yıl içinde; Hececiler, Garip, İkinciyeni,Toplumcu şiir gibi önemli evrelerden geçti şiirimiz. Seksen sonrası bir tıkanma yaşanmaya başladı, hala da aşılmış değil. Belli bir akım tam olarak hakim olmuş görünmüyor. Şairimiz arayış içinde. Yenilikçi olarak adlandırılan akım biraz daha önde.

Yeniliklere karşı değilim, tutucu yapım yok ama illa da bir şeyler üreteceğiz diye dili de şiiri de zorlamanın anlamı yok.

H.D- Yeni şairlerden beğendiğiniz var mı? Önü açık dediğiniz yeni isimlerden birkaç isim rica ediyoruz.

E.G- Yeni şairler derken ben genç şairler olarak algılayıp yanıtlamak istiyorum. Şiir geçmişi olan ancak dergilerde ve internet ortamında yeni yeni gördüğümüz isimleri ayrı tutuyorum.

Hayal dergisinde yazan genç arkadaşlardan, İsmail Bora Özcan, Umut Eren Şenol, Erkan Ezbiderli, Fatih Kök, ayrıca Didem Madak, Nilay Özer, Serkan Işın, Özge Dirik, Devrim Dirlikkaya, Özlem Tezcan Dertsiz, Çiğdem Sezer, Çağdaş Kececi, Can Bahadır Yüce ve daha adını şu an anımsayamadığım onlarca genç şairi sayabilirim.

H.D- Ve Hayal Dergisinin gelenekleşme yolunda olan isteği ; doğaçlama şu anda bir şiir rica ediyoruz üstattan:)

E.G- Doğaçlama zor iş... Beni hoş görün lütfen, geleneği bozmak istemem ama "şiirle söyleşi" adlı epey eski bir şiirimi yayımlarsanız sevinirim. Ayrıca bana zaman ve yer ayırdığınız için teşekkürler.

ŞİİRLE SÖYLEŞİ

illa da bir yerde vurulmak varsa
ko kolunda olsun

dala konmaz hırçınlığımda
eve dönmediğim gece
şiire durduğum sabah
sevdiğim nakış işler
sabırdır

inadına gererim
kaşları arasına şiir hamağımı

ne var ki
her kitap başka yazmış seviyi
"ibibikler öte" dursun
kimse gelmez

özgürlüğümün tanığı
alanlar ve kadınlar oldu
bencilce sevdim ikisini...
geminden kurtulmuş şehvet değil içimdeki
dışa vuran insan yanımın

kızma şiir
ihanet etmedim sana

ensesinden vurur insanı
usundaki yalnızlık
bir elim kabzasında kalemin
şakağımda diğer elim

filistin askısından kurtuldum
senden kurtulamadım şiir
güzel yanın bu olsa gerek
umut yanın
ve uçkuru düğüm tutmaz
kız oğlan kız saltanatın

Emre Gümüşdoğan


Foto: Fadıl Oktay - Emre Gümüşdoğan

Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa