Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Kitap İnceleme - Tanıtım » SARIKASNAK / Vecdi CIRACIOĞLU



Vecdi Çıracıoğlu’ndan ‘Sarıkasnak’

 

 

Ötekinin ‘dinmeyen arzu’sunda yücelen yazar

 

 

Alper AKCAM

Vecdi Çıracıoğlu, karnavalcı bir yazardır. Tüm yapıtlarında, ana doku, grotesk halk kültürü imgeleri ve gülmece ile donanmıştır. Sarıkasnak'ta da kimi açıktan patlayan, kimi sinsice metne işleyen bir gülmece kolayca ayrımsanır. En acıklı, en ciddi anlarda bile Deligarı'nın hiç susmayan davulu eşlik etmektedir olay örgüsüne. Hayat en kahırlı, acılı göründüğü anda bile bir oyundur. Huizinga'nın "homo ludens"ini oynamaktadır insanoğlu.

Tüm çocukluğu, gençliği, yokluklar, yoksulluklar içinde geçmiş bir deniz insanı ... Yaşamını sürdürebilmek için, ekmek parası için denizin dibinde en ilkel koşullarda tekne onarımı yapan tek gözlü, yoksul bir garip ... Bir gözünü ülkenin kurtuluşu için verilen savaşta yitirmiştir. Yitirdiği gözün yerinde bir dünya para ödeyerek alabildiği, takma, camdan bir göz vardır. Kahramanımız Camgöz Reis'tir o. O, denizin dibindeki paslı gölgeler ve karanlıklar arasında biri camdan gözüyle, lastik bir hortumun ucunda, ilkel dalgıç giysisiyle üç kuruş için kendi açlığıyla savaşı sürdürürken, yukarıda, kasabanın kıyıya hemen yakındaki meydanında 23 Nisan Bayramı kutlanmaktadır. Ülkenin kurtarıcıları değişmiştir artık. Parti yöneticileri, bezirganlar, orman kaçakçılarıdır kurtuluşu kutlayan ve parlak nutuklar patlatan.

Vecdi ÇıracıoğluGözü ödülde, dünya ya da piyasa egemenlerinin ilgisini çekebilecek imge ve düşünce kurgularında değil, ölüp gidişi bir-iki insan dışında kimseyi ilgilendirmemiş bir yitik sesin yazısı olmayı hedeflemiş bir uzun hikaye metni: Vecdi Çıracıoğlu'nun SARIKASNAK adlı yapıtı. Başka türlü kimin umurunda olabilirdi ki, hurda bir geminin paslı kalıntıları içinde boğulup ölmüş bir garip insanın durumu?

Ya sonrası...

Camgöz Reis, yaşamı boyunca bir kaçamak, bir oldubitti telaşı içinde yalnızca bir kez bir kadınla yatmıştır. Eski teknelerin onarımı için şöyle böyle idare edecek ilkel bir dalgıç giysisi vardır ama giysinin gövde ve baş kısımlarını birbirine bağlayan "Sarıkasnak"ı her seferinde kasabanın bezirganı, orman kaçakçılığından her türlü ticarete kadar her işin adamı Bodur' dan kiralamak zorundadır. Sarıkasnak, kasabanın dalgıçları için yaşamsal önemde bir gereçtir. Can pahasına kazandıkları paranın önemli bir kısmını Sarıkasnağı kiralamak için Bodur'a vermek zorunda kalmaktadırlar.

Camgöz Reis, 23 Nisan kutlamaları sırasında denizin altında tekne onarımı ile uğraşmaktadır. Paslı bir sacın kendisini yaşama bağlayan hortumu kesmesi ile ayakta ölüp gider ... Hortumun kesildiğini anladığı an, eline hortumun kesik ucunu almıştır. Yaşayabileceği son anlar için hortumdaki havayı kullanacaktır. Ne panik, ne bir ölüm korkusudur ağır basan; hayatın verdikleri ve aldıkları kendi içselliğiyle, kendi diliyle bir kez daha gözden geçirilir. Bir anlamı var mıdır böyle bir yaşamı sürdürmüş olmanın?

 

SUÇLULUK DUYGULARI

Yazar, başkasının dinmeyen arzularını ve yaşayamadıklarını içselleştirirken duyarlılığını ve yazınsal başarısını serer satırlarına.

İkinci kısım, Camgöz'ün kader arkadaşlarının onunla birlikte gömülmüş, otopsi sırasında bir türlü çıkarılamayan Sarıkasnağı almalarıyla başka bir yöne evrilir. Boğulup ölen Camgöz Reis'in boynu kütük gibi şişmiştir; boyun güçlükle kesilip sarıkasnak çıkarılırken camdan gözüyle arkadaşlarını izlemektedir kahramanımız. Yaşam boyunca kader arkadaşlarının arkasından gidecektir artık. Çıkrıkçı ve Hortumcu'nun arkasında koca bir mitoloji, vicdan azapları, suçluluk duyguları olarak dolanıp duracaktır.

Vecdi Çıracıoğlu, karnavalcı bir yazardır. Tüm yapıtlarında, ana doku, grotesk halk kültürü imgeleri ve gülmece ile donanmıştır. Sarıkasnak'ta da kimi açıktan patlayan, kimi sinsice metne işleyen bir gülmece kolayca ayrımsanır. En acıklı, en ciddi anlarda bile Deligarı'nın hiç susmayan davulu eşlik etmektedir olay örgüsüne. Hayat en kahırlı, acılı göründüğü anda bile bir oyundur. Huizinga'nın "homo ludens"ini oynamaktadır insanoğlu.

Çıkrıkçı ve Hortumcu, ayrı ayrı evlerde, ayrı ayrı insanların içinde olsalar da artık aynı hayatı yaşayacaklardır. Aynı rüyaları görecekler, aynı yazgıyla kıvrandıklarını bilecek, geceleri aynı zaman parçalarında yattıkları döşeklere işeyeceklerdir. Birlikte girecekleri kahvede duvardaki Şahmeran'ın yanındaki fotoğraf onlara ait oluverecektir; orada, duvarda çakılıp Şahmeran' a bakacaklardır.

Kahramanlara ait özel bir ad yoktur. Onlar lakaplarıyla anılırlar. Birer övgü-sövgü esintisi taşıyan takma adlarla özelliğinin sınırlarını yitiren birey, nesneye yakınlaşır. Karnaval yaşamının çoğul, değişken, yenilenen, anlam taşıyan bir öğesi olarak sahnede yerini alır. Adlar, henüz cins adı kadar tarafsız ve genelleşmiş değildir ama genel olana doğru sınırları zorlamaktadır ... "Dahası tam da doğaları onları bulaşıcı kılar; etkileri öteki kelimelere yayılır, dilin. tamamını etkiler.

Burada Rabelais'nin sözlü biçeminin dikkat çekici bir özgüllüğüne değiniyoruz: Onun özel ve cins adlarıVecdi Çıracıoğlu arasında, modern edebi biçemde görmeye alışık olduğumuz gibi kesin bir ayrım yoktur. Bu, özel ve cins adları ayıran çizgilerin belirsizleşmesinin, övgü-sövgünün bir takma ad altında ifade edilmesi gibi bir amacı vardır. Başka bir deyişle eğer bir özel ad, sahibini niteleyecek şekilde açık bir etimolojik anlama sahipse, artık bir özel ad olmaktan çıkar, takma ad olur. Bu takma adsa asla tarafsız olamaz, zira anlamı, olumlu veya olumsuz olsun mutlaka bir değerlendirme barındırır. Takma adların hepsinde bir övgü-sövgü nüansı vardır." (Bahtin, Rabelais ve Dünyası, s. 493).

Cıracıoğlu, kahramanlara özel bir ad vermez. Onlar lakaplarıyla anılır. Birer övgü-sövgü esintisi taşıyan takma adlarla özelliğinin sınırlarını yitiren birey, nesneye yakınlaşır. Karnaval yaşamının çoğul, değişken, yenilenen, anlam taşıyan bir öğesi olarak sahnede yerini alır. Adlar, henüz cins adı kadar tarafsız ve genelleşmiş değildir ama genel olana doğru sınırları zorlamaktadır.

 


BİR HALK ANLATISI...

Karakter adları dışında yer adları da aynı çoğul bakış açısıyla, birer nesne adıymış gibi anılır. "Dünyanıngözü, Hoyratdeniz, Boztepe, Yaşamevi, Hisarpeçe, Çekiciler Çarşısı. .. " Vecdi Çıracıoğlu'nun yazdığı uzun bir hikaye olmakla birlikte bir halk anlatısıdır, bir masaldır, kahramanlarının camgözlü yoksullar olduğu bir destandır hatta. Çağa, bugüne ulaşmış, modern toplumun rezilliklerini sarsan bir destan ... Konuşanlar kendi içsesleriyle seslenirler birbirlerine. Anlatıcı da katılır bu seslere ve hiç dokunmaz o içtenliğe, genel savrukluğa, sıradanlığa. Özenti, ayrıcalık, özel söz ve kavramların henüz dil dünyasına, yeryüzüne doğmadığı, tanrıların insan, insanların tanrı olabildiği bir alemin metnidir Sarıkasnak.

Camgöz Reis'in dişilik anıtı, cinsel arzularının hedef nesnesi olan Denizler Ecesi, kahramanımıza, edep yerlerini uzun sarı saçları tarafından örtülmüş dünya güzeli çırılçıplak bir genç kız olarak görünür. Yalnızlıklarında, fırtınalı havalarda, tüm duygulu anlarında capcanlı belirir gözünün önünde ... Arzuyla sarsılan yoksul benlik için müthiş çekici bir imgedir Denizler Ecesi ... Bir el uzatımı uzaklıkta, az sonra yalnızlıkların, yoksullukların büyüdüğü yatakta arkadaş olacak, sarıp sarmalayacak gibi...

DENİZLER ECESİ

Aslında kurtuluş savaşı yıllarında kasabadan kaçmakta olan Rumların geride bırakmak zorunda kaldıkları bir yontudur Denizler Ecesi. Kasaba halkı bu taş yontuya çaput bağlamakta, dilek dilemektedir. Fırtınalı bir havada deniz alıp götürür Denizler Ecesi'ni. Geride bir söylenti kalmıştır: Başkalarını kurtarmaya çalışırken ölenler, onunla birlikte nereye gittiklerini bilmeden dip karanlığa gömülürler; onlar, Denizler Ecesi'nin kuludurlar. Denizler Ecesi, eğer isterse, onların cesetlerini kimseye göstermeyecektir.

Vecdi Çıracıoğlu, Denizler Ecesi'ne kul olmayı hak edenlere özgü bir yazınsallık örneği veriyor Sarıkasnak'ta; ne mutlu başkalarını kurtarmaya çalışırken Denizler Ecesi'ne kul olabilmişlere...

Başkasının sesi olabilme, dinmeyen arzusunu içselleştirebilmede edebiyata en çok yakışanı seçmiştir Çıracıoğlu, adı sanı duyulmamışların öyküsünü, herkese ait bir dille, onlara ait dili harmanlayıp yazmaya koyulmuştur. Ne ki, arada bir anlatıcının şair sesi özel bir tını ile yükselir, Bahtin'in sefalet doğalcılığı dediği düzeyi örseler .. , "Samimi, sadık ve deneyimliydiler. Bir Divan Edebiyatı şiirinin aruz vezni yapısı gibiydiler, birbirinden kopamayan ... " (Sarıkasnak, s. 23) "Her yana bol yıldız yağmıştı ve taban, geometrik yerleştirilmiş renkli büyük mozaik1erle döşenmişti." (Sarıkasnak, s. 31) "Genç Cumhuriyet'in hem iktisadi hem kültürel alandaki hamlelerinin estetize edileceği, tüm yurtta kutlanacak olan '23 Nisan'a az bir süre kalmıştı" (Sarıkasnak, s. 37). Anlatıcı sesi ile anlatılan, olay örgüsü ve karakter sesleri arasında oldukça belirgin ayrımların doğduğu bu kırılma şairanelikleri dışında, hem yapı, hem içerik olarak, iki tarafı aynı sınır çizgisinde başarıyla taşımış bir yapıt Sarıkasnak...

SarıkasnakSon ayların, hatta Yılın kitapları içinde çok ayrıcalıklı bir duruşu var.
"Edebiyat için edebiyat" diyenlerin mutlaka okuması gerekli Sarıkasnak'ı...

Kaynakça:
Vecdi Çıracıoğlu, Sarıkasnak, Everest Yayınları, Temmuz 2006, 1. Basım.
Mihail Bahtin, Rabelais ve Dünyası, Çev. : Çiçek Öztek, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2005 alperakcam@gmail.com, HYPERLINK "mailto: alakcam@yahoo.com" alakcam@yahoo.com

 

 










Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa