Şiir akademisi logo
Şairler Şiirler menü Öyküler
Fakir Baykurt Öykü Yarışması - Sarıyer Belediyesi Fakir Baykurt Öykü Yarışması sonuçlandı - Tanpınar Şiir Yarışması’nda Sonuçlar Açıklandı - 9. Aşık Mahzuni Şerif Beste Yarışması başlıyor - Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü 2017 - Bornova Belediyesi Şiir Yarışması - GİO 2017 Roman Ödülü - Sunullah Arısoy 2017 Şiir Ödülü Hüseyin Atabaş’ın - Gençlerden Atatürk'e Mektup Yarışması - "Attila İlhan Edebiyat Ödülleri" başvuruları başladı -

Kitap İnceleme - Tanıtım » Sensiz Üç Yağmur / Olcay ÖZMEN

'SENSİZ ÜÇ YAĞMUR'
Gültekin EMRE

Sevdiğine "Sen bir kelimesin" diyen genç bir şairin şiirini nasıl merak etmem! Çünkü içinde "kocaman bir yalnızlık harfi" vardır. "ev hali yurt hali yol hali". Nasıl da mahcup ve aşkını kendine bile itiraf etmeye çekiniyor: "açılmamış" bir uçta ve kareli defterle dolaşıyor şiirine mekan ararken: "Sivrilt beni". Yazıp yazıp siliyor sevdiğinin görüntüsünü, bir türlü imgelere gelmeyen görüntüsünü: "Belki sil..." Sonra da şöyle düşünür kimseye söyleyemediği: "Suyun çıkardığı sessin." Sevdiğini çok düşünür ama o ölçüde de onu çok üşür. Onu düşünmekle içini ısıtır bu popüler kültürün çabuk tüketilen aşklarından kendini ayırarak. Mevsimler de belirsizdir belki zamanı  "Zaman da bir denemeydi" çünkü sevdiğine göre ayarlı bir aşık için: Kış, "Bir müsveddede" kalır. Yanıp tutuştuğu için farklı harfler bulmaya çalışır "uzun boylu, yaşlı bir ahrazdan" beklemeyi de öğrenir, onun yanında da sabrı elbette. Beklemek, zaten aşığın da, şairin de mesleğidir neredeyse.

Şu dizeyi kolay kolay unutacağımı sanmıyorum: "yağmur sana emanet". Yağmurunu sevdiğine emanet edebiliyorsa bir genç şair, üstelik 2006 Yaşar Nabi Şiir Ödülü'nü de kazanmışsa, yağmurunu başkasına emanet edebilir artık. Kalbi elbette sıkışır "dizeler arasında". Geri dönüp bakınca dal gibi ömründe çocukluğunun "boynu üş"ür. "acı şiirler" ezberlediği ağzını "sabah" yakar. Irak'taki savaşı düşününce ve hele çocukların öldüğünü, annesi ne desin? "kuşa giren kurşun kurusun". Çocukluk "nereye akan bir ırmak"tır öyleyse?

Olcay Özmen ve arkadaşlarının sayesinde Eskişehir doğumlu Yazılıkaya şiir dergisinde buluşuyor artık şairler.

O, çoktandır önünü ilikleyip hayata karışan da bir şair:

Ölüm için daha çok erken çünkü, hayat onu bekliyor, cebindeki "sokağı üzen" şiirlerini; elbette "bütün yollar ansızın bir tramvay" git git bitmeyen.

Hayatı ve dupduru sevdasını şiirine ağdırıyor Olcay Özmen, kendini ve yazdıklarını kareli defterlerden sile sile. Durmadan temize çekiyor düşlerini, çocukluğunu, ailesini, annesinin sıcacık ellerini. Çok sevdiği yağmurunu bile emanet edebiliyor sevdiğine. Utangaç, ama şiirindeki duruşuyla, hem savaşa, hem de "kömür kokusuna" karşı dirençli, sağlam. İmgeleri insanın içine bura bura yer ediyor. Söz oyunlarına ve plastik söyleyişlere itibar etmiyor. Yalın yaşamından yola çıktığını unutmuyor. Belli ki hayatı sıkı takibe almış ve geldiği yeri de unutmuyor. Yüzündeki "Akşamdan geciken bir sıkıntı" da eksik olmuyordur yazarken; onun için de "kahverengi bir sabırla" beklemeyi öğrenir "acının elmas'ını" hakkıyla çizebilmek için.. " yaprak ile ağaç" arasında kuytusunda bırakılan izler peşindedir "menekşelerin gürültüsüne" rastlamak için. "yalnızlardım" ya da "ağrıyorum" ona özgü, sıfattan fiil türetme, bir kullanım, katmerli yalnızlığına nişan alır gibi "emir kipiyle" solan akşamlarda yağan "yağmur en yorgun" yerini ıslatır. Bazen de dışarıdan içeriye bir pencere açılır hayat için taşıdığı bileti görmeye. "deniz yaslı bir mızıka"ysa "Bir çıkmaz sokak" olarak "devlet" de "burada"dır ve ne işe yarayacaksa.

Sensiz Üç Yağmur, "efkar ve taşra", "imlasız ve eşref'” ve “incitmebeni” bölümlerinden oluşuyor artık çoktan kabuk bağlamış bir yaraya, zor atlatılmış sıkıntılı bir döneme geri dönüp bakar gibi... Yaşamı, yaşananların bıraktığı izleri, değerleri ve aşkı içten savunur gibi... Yeni bir dili selamlar v
e kendi kanalını oluşturur gibi... Samimi, içten ve yalın bir şiirin elinden tutar gibi... Hayata sırtını döner gibi değil de, sokakları, yaşadıklarını teker teker kucaklar gibi....

Sözü uzatmaya gerek yok; yağmurunu sevdiğine emanet etmeyi önemseyen ve hayata şiirleriyle karışan bir şairle tanışmanın sevincini kim önemsemez?

Olcay Özmen /Sensiz Üç Yağmur / Varlık Yayınları / 2006, 64 sayfa.

AKATALPA 

 

 

 

***
 
Sensiz Üç Yağmur
Yusuf ALPER

Olcay 
Olcay Özmen'in 2006 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü kazanan dosyası "Sensiz Üç Yağmur" kitap olarak yayınlandı. Özmen, 3-5 yıldır şiirlerini çeşitli dergilerde gördüğümüz 1982 doğumlu genç bir şair. Kimilerinin isyankar, başkaldıran bir şiir yazdığını savladığı Olcay Özmen aslında gençliğinden beklenmeyecek kadar yumuşak sesli, dingin bir şair. Bence bir genç şair olarak ilk kitabında böylesine öfkesiz, yumuşak, dingin olması onu özgün kılıyor, başka genç şairlerden ayırıyor. O şiirimizin ana ırmağına oldukça yakın şiirler yazıyor. Herkesin öfkesini kustuğu, küfürler savurduğu bir ortamda böyle bir başlangıç önemlidir. Tabii ki, hele genç şairse, her şairin öfkelenmeye, zaman zaman küfre varacak sözcükler kullanmaya hakkı vardır (Bazılarına çok da yakışır: Can Yücel gibi. Bir de Necatigil'in küfürlü yazdığını düşünün). Hiçbir şair için hiçbir sözcük yasak olamaz, ancak şair kendi kimliğine, sesine yakışanını seçip kullanır.

Özmen’de bütün Türk şiirini iyi taramış, incelemiş, sindirmiş bir şair olarak çıkıyor karşımıza. Ama genel olarak ince duyarlıklı ve "sessizce türküsünü söyleyenlere" yakın duruyor. Genel olarak, kitapta bölüm başlıklarına alıntılar yaptığı ya da şiir ithaf ettiği şairlere yakın durduğu söylenebilir. En yakınlarından biri ya da en genç ustası Haydar Ergülen, diyebiliriz. Tabii ki bu ilişki asla doğrudan bir etkilenme değildir.. Özmen'in, bir söyleşisinde, şiire başlarken ilgisini gördüğünü ve şiirini geliştirmesine katkıda bulunduğunu söylediği Tuğrul Keskin'e yakın bir söyleyişi yok.

Bu da şiirde usta-çırak ya da abi- kardeş ilişkisinin her zaman da etkilenmeyi gerektirmediğini gösteren bir örnek olması açısından önemlidir. 0lcay çok usta şair okumuş, şiire çok çalışmış ancak doğrudan etkilenmemiştir.

Bazı genç şairlerde etkilenme olabilir. Hatta bu etki taklit düzeyinde de olabilir. Daha sonra genç şair kendi sesini bulup ustasından uzaklaşır. Olcay bunu yaşamıyor. Doğrudan kendinin olanı ortaya koyuyor.

Tabii ki sonraki yazacaklarıyla şirinin altını çizecek, belirginleştirecek ve şiirimizde özgün bir yer edinecektir.

ŞİİRLERDEN ÖRNEKLER

Kitap bir bütün .olarak fazlalıklardan arındırılmış iyi şiirlerden oluşuyor. Bu bir ilk kitap için çok önemli. Bir çok şiirinde çok iyi dizeler, bölümler var. Birkaç örnek vermek isterim:

"Ah çiçeklerini bilir misin, toprağın                                    
 Kederinde kahverengi bir sabırla açarlar.
Korkunç acılarını bırakırlar, olsun alışırlar."
(s. 11)

Derken ne kadar ince bir duyarlığın şiirini yazdığını görüyoruz.
Toplumsal, hümanist, savaşa karşı duruşunu okuyabiliyoruz:

"Annemin hep sesiydi, erguvanları öldürdüm
savaşa boyarken yüzünü çocuk
mumları ve uykuları ansıdı mart

uykumu yakıyorum kış delirsin... dedi tanrı
Haydarpaşa ah, çocukluğumun boynu üşüyor
bağdat'ta. Dünyanın herkesi üşüyor.... " (s.14)

Melih başlıklı M.C.Anday'ı anlattığı şiiri, nasıl anlatımcılığa düşmeden şiir yazılabileceğinin çok güzel bir örneğini oluşturmuş.

"Susmayı erteleyen ellerimden getiriyorum kendimi,
unutmanın erdemine sığınarak
sığışarak vedaya sözcüklere ... " (s.41)

İnce duyarlığın iyi tartılmış söyleyişi;

"Bir güne değen, uslu bir günün bakışlarına değen
Çıplaklığın gibi soydum adının ünsüzlerini
Üç kere soydum
Erguvanları gülümsemelerinin uzağına koydum... " (s. 46)

Zaman zaman ince bir hüznün göründüğü de gözleniyor.

"Çiçekçide unutulmuş bir buket keder
Göğsümdeki ağrı, o yanmayan mum
Yağmura uzanan saçların

Nar'ın gölgesi ağacın sesi aramızda uzaklayan ısrar,

Akşamı öğreniyorum seni severken,
Şimdi kardeşlerime ricayım elimde bir demet. "(s. 49)

Olcay Özmen'in bu incelikli, dingin, biraz bilgece diyebileceğimiz tartısı iyi tutturulmuş, matematiği, sözcük ekonomisi iyi kotarılmış ilk kitabından sonra, açtığı yolda uzun uzun yürüyeceğini, bu çileli yola baş koyduğunu söyleyebiliriz. Yazmak onun için "cehennem" midir bilmem. Sanmıyorum. Yine de "cehennete" hoş geldin diyorum.

Sensiz Üç Yağmur / Olcay Özmen / Varlık Yay./ İstanbul 2006 / 64 s.


Olcay Özmen'in 2006 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü kazanan dosyası "Sensiz Üç Yağmur" kitap olarak yayınlandı. Özmen, 3-5 yıldır şiirlerini çeşitli dergilerde gördüğümüz 1982 doğumlu genç bir şair. Kimilerinin isyankar, başkaldıran bir şiir yazdığını savladığı Olcay Özmen aslında gençliğinden beklenmeyecek kadar yumuşak sesli, dingin bir şair. Bence bir genç şair olarak ilk kitabında böylesine öfkesiz, yumuşak, dingin olması onu özgün kılıyor, başka genç şairlerden ayırıyor. O şiirimizin ana ırmağına oldukça yakın şiirler yazıyor. Herkesin öfkesini kustuğu, küfürler savurduğu bir ortamda böyle bir başlangıç önemlidir. Tabii ki, hele genç şairse, her şairin öfkelenmeye, zaman zaman küfre varacak sözcükler kullanmaya hakkı vardır (Bazılarına çok da yakışır: Can Yücel gibi. Bir de Necatigil'in küfürlü yazdığını düşünün). Hiçbir şair için hiçbir sözcük yasak olamaz, ancak şair kendi kimliğine, sesine yakışanını seçip kullanır. Özmen’de bütün Türk şiirini iyi taramış, incelemiş, sindirmiş bir şair olarak çıkıyor karşımıza. Ama genel olarak ince duyarlıklı ve "sessizce türküsünü söyleyenlere" yakın duruyor. Genel olarak, kitapta bölüm başlıklarına alıntılar yaptığı ya da şiir ithaf ettiği şairlere yakın durduğu söylenebilir. En yakınlarından biri ya da en genç ustası Haydar Ergülen, diyebiliriz. Tabii ki bu ilişki asla doğrudan bir etkilenme değildir.. Özmen'in, bir söyleşisinde, şiire başlarken ilgisini gördüğünü ve şiirini geliştirmesine katkıda bulunduğunu söylediği Tuğrul Keskin'e yakın bir söyleyişi yok. Bu da şiirde usta-çırak ya da abi- kardeş ilişkisinin her zaman da etkilenmeyi gerektirmediğini gösteren bir örnek olması açısından önemlidir. 0lcay çok usta şair okumuş, şiire çok çalışmış ancak doğrudan etkilenmemiştir. Bazı genç şairlerde etkilenme olabilir. Hatta bu etki taklit düzeyinde de olabilir. Daha sonra genç şair kendi sesini bulup ustasından uzaklaşır. Olcay bunu yaşamıyor. Doğrudan kendinin olanı ortaya koyuyor. Tabii ki sonraki yazacaklarıyla şirinin altını çizecek, belirginleştirecek ve şiirimizde özgün bir yer edinecektir. ŞİİRLERDEN ÖRNEKLER Kitap bir bütün .olarak fazlalıklardan arındırılmış iyi şiirlerden oluşuyor. Bu bir ilk kitap için çok önemli. Bir çok şiirinde çok iyi dizeler, bölümler var. Birkaç örnek vermek isterim: (s. 11) Derken ne kadar ince bir duyarlığın şiirini yazdığını görüyoruz. Toplumsal, hümanist, savaşa karşı duruşunu okuyabiliyoruz: " (s.14) Melih başlıklı M.C.Anday'ı anlattığı şiiri, nasıl anlatımcılığa düşmeden şiir yazılabileceğinin çok güzel bir örneğini oluşturmuş. (s.41) İnce duyarlığın iyi tartılmış söyleyişi; (s. 46) Zaman zaman ince bir hüznün göründüğü de gözleniyor. "(s. 49) Olcay Özmen'in bu incelikli, dingin, biraz bilgece diyebileceğimiz tartısı iyi tutturulmuş, matematiği, sözcük ekonomisi iyi kotarılmış ilk kitabından sonra, açtığı yolda uzun uzun yürüyeceğini, bu çileli yola baş koyduğunu söyleyebiliriz. Yazmak onun için "cehennem" midir bilmem. Sanmıyorum. Yine de "cehennete" hoş geldin diyorum. / Olcay Özmen / Varlık Yay./ İstanbul 2006 / 64 s.

 

 

 

CUMHURİYET KİTAP / Sayı 900

 

 

 

Şiirakademisi ticari amaç gütmediği için ürünlere telif hakkı ödemez. Ürünlerin telif hakkı yazarına aittir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca, ürünler site yönetiminden ve yazarından izinsiz kullanılamaz.  
Bebek Giyim - Toptan Oyuncak - web tasarım
Şiir Akademisi - Ana Sayfa