SEMBOLİZM
19. yüzyılın sonlarında Fransa’da parnasizme karşı ortaya çıktı ve 20. yüzyıl edebiyatını önemli ölçüde etkileyen bir akım oldu. Bu akımın öncüleri, kendilerinden öncekileri çok materyalist gördüklerini iddia ederek, onları şekilcilikle suçladılar. Geleneksel Fransız şiirini hem teknik hem de tema açısından belirleyen katı kurallara bir tepki olarak başladı.
Parnasizmde dış gerçek önemliyken sembolizmde insanın iç dünyası önemlidir. Sembolistler okurun duygularına sembollerle seslenmeyi ve insanın hayal gücünü harekete geçirmeyi, şiiri; açıklayıcı işlevinden ve kalıplaşmış bir hitabetten kurtarmayı, insanın yaşantısındaki anlık ve geçici duyguları betimlemeyi amaçladılar.
Şiiri, dış musikiden çok, bir iç musiki ile bir duyurucu şiir halinde söylemeyi esas alan sembolistler musiki değeri olmayan kaba, kuru kelimeler kullanmayı sevmezler. Bireyin duygusal yaşantısını dolaysız bir anlatım yerine simgelerle yüklü ve örtük bir dille anlatmayı seçtiler. Yorumu okuyucuya bırakılmış, değişik yorumlar yaratan şiirin mükemmel olduğu savunulmuştur.
Dile getirilmesi güç sezgi ve izlenimleri canlandırmaya, şairin ruhsal durumunu ve gerçekliğin belirsiz ve karmaşık birliğini dolaylı biçimde yansıtacak özgür ve kişisel eğretileme ve imgeler aracılığıyla varoluşun gizemini aktarmaya çalıştılar.
Baudlaire ve Rimbaud sembolizmin hazırlayıcısı olarak kabul edilir. Başlıca temsilcileri Charles Baudelaire’nin şiir ve görüşlerinden fazlaca etkilenen Fransız Stephane Mallarme, Paul Verlaine, Valery Sembolik yazarlar arasında Jules Laforgue, Henry de Regnier, Rene Ghil, Gustave Kahn, Belçikalı Emile Verhaeren, ABD’li Stuart Merrill, Francis Viele Griffin, tiyatroda Maeterlinck' de yer alır.
Servet-i Fünun döneminde Cenap Şehabettin "Elhan-ı Şita" adlı şiiriyle bu akımın ilk uygulayıcısıdır. Bu akımın en önemli temsilcisi Ahmet Haşim'dir. Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirlerinde de sembolizmin etkileri görülür.
|