PARNASİZM
Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepki olarak 1830’lu yıllarda ortaya çıkmış bir akımdır. Romantik akımın aşırı duyarlığına, realizmin katı toplumculuğu ve gerçekçiliğine karşı çıkar. Temel kuralı "sanat sanat içindir" diye özetlenebilir. Aslında realizmin katı toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır. Adını, Louis Xavier de Richard ile Catulle Mendes’in hazırlayıp Alphonse Lemerre’in bastığı Le Parnasse Contemporain (Çağdaş Parnasçılık) adlı eserden alır.
Daha çok şiirde kendini gösterir. Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır. Bunun için de toplumsal sorunlara sırt çevirmiş, biçim ustalığına yönelmişlerdir. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır. Özellikle salt güzele ulaşmayı amaçlamışlar, güzelliğin de ancak güzel biçimlerle elde edileceğini savunmuşlardır. Daha çok toplumu ilgilendirmeyen konuları işlemeyi amaçlamıştır. Zengin bir dil yani günlük hayatta kullanılmayan dil'i kullanmışlardır.
Öte yandan şiirde ozanın kişiliği özellikle gizlenmiştir. Dış dünyayı, doğa görünümlerini nesnel bir tutumla yansıtım istenmiştir. Yunan-Latin kültürüne, bu kültür içinde yer alan mitolojik öğelere yeniden bir dönüş başlatmışlar, bu kültüre özgü güzelliklerin yitip gitmesi karşısında duydukları üzüntüyü dile getirmişlerdir. Şimdiki zaman, bir yana bırakılmış geçmiş dönemler, uzak ve yabanıl kültürler (Hind, Mısır, Filistin vb.), doğa görünümleri işlenerek şiir egzotik bir hava getirmişlerdir.
Parnas şiir için "biçimciliği amaçlayan" şiir tanımı da kullanılabilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa da kaynaklık yapmıştır. Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir.
Theophile Gautier, Theodore de Banville, François Coppee, Jose Maria de Heredia, Leconte de Lisle bu akıma öncülük eden isimlerdir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleşmiştir.
Türk edebiyatında parnasizmin etkileri Tevfik Fikret'te ve Yahya Kemal'de görülmektedir. |