TELÖRGÜ (OTOBİYOGRAFİ)
Nâzım Hikmet’e Nazire
Sınırda
Gün pasını döküp gitmişti bembeyaz ovaya
Bir kaçakçının cesedini yıkıyordu belki de ay
O gece Asi ırmağında
Zeytin ve incir ağaçları arasında
Eylül 1959, Antakya
Saldı çığlığını anam sıcak Akdeniz karanlığına:
Doğdum.
Yedi yaşında okula gidilir
Ben pamuk çapalamaya, pamuk toplamaya
Kızgın güneşler altında
Kara, sıska bir çocuktum
— Kimse söylemedi çocuk olduğumu bana —
Nasıl da ağlamıştım
Pazar yerinde gördüğüm naylon bir traktör için
Nasıl da!
Boynumda hep bir kuş sapanı
Bayılırdım it taşlayıp boğuşturmaya.
Babam miskin bir köleydi ağa çiftliğinde
Yoktu Allah ve ağadan başka kimsesi
Yalnız topraktan anlardı
Çocuk yapmaktan bir de
Ve gelmezdi ardı arkası ah çekişlerinin
‘Oğlum niye imam olmadı’ diye.
Köyüm okulsuz, ben dokuz yaşındayım
Başladı telörgülerle çevrili yatılı yıllarım
Çıkmadı on dördüme kadar
Kara lastikten ayaklarım..
Ne düşünmüştüm anımsamıyorum şimdi
Korkuyla bakarken
Afişteki resimlerine aranan idamlıkların
Ve ilk şiirim göründüğünde bir Ankara gazetesinde
Unutamam peşimden nal toplayışını kuşların.
1976, Van Sağlık Koleji
— Kolej dedimse Robert falan sanılmasın —
İskeletli odada anatomi dersleri
Hastane koridorları, kan şişeleri, ölümler
Hafta sonları inşaat işçiliği
Ve 12 Eylül faşizmi
Ve sonra buğday gibi kokmayan bir Konya
Ve günde üç öğün dua:
“…Kahrolsun vatan hainleri!”
81’de sağlık emekçisiydim artık
Tezek dumanına boğulmuş bir köyünde Kars’ın
Dört koca yıl eskittim ateşler içinde
Dinleyerek geceleri ulumalarını kurtların.
‘Sakıncalı’ bir erdim 83-84 arası Alemdağ’da
Derken Dil-Tarihli günler başladı 86’da
91’de Kafkasya’da bir yapı şantiyesindeydim
Son nefesini duydum Sovyetlerin
Yorgun, yıkık bir adamdım
Ne şiir, ne kitap, ne kadın
Yürekte kıl dönmesi, kanlı bir zıpkın
Paya düşen yaşanırmış
Bu da benim payım.