|
|||
---|---|---|---|
|
#1921
|
|||
|
|||
![]()
İKİ BIÇAK
İki bıçak seç kendine Biri yaralamak için Biri öldürmek Pusu kur gözleri Karanlık gölgesine Biri sevmek için Biri ihanet İki yürek seç kendine Biri yaşamak için Biri gizlenmek Bir korkak, bir kaçak, bir firar Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk İçimdeki bıçak bir kere daha dönüyor Olduğu yerde Kalırsan sel basar yataklarımı Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde Kimi zamanlar olur sevgilim İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme MURATHAN MUNGAN |
#1922
|
|||
|
|||
![]()
İSTERSEN AL GÖTÜR BENİ
Ölümsüz gülüşünle başlıyorum Her güzelliğe her sevince Bir yağmur ince ince Sürerken beni başka zamanlara Zamanla yorgun hanlara Dönüyor işte gördün her şeyim Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim Sınırsız bir boşluğu süre süre Yorgunum çok uzaklardan geldim Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun Korkuyu yakından tanıdım Ölümsüz düşmanı oldum korkunun Şimdi bakışınla bağlanıyorum Kocaman bir dünyaya umutla Bir akşam aşılmaz kaygılar Çağırıken beni sozsuzluğuma Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine ayaklarına saçlarına Afşar Timuçin |
#1923
|
|||
|
|||
![]()
VİŞNE LEKESİ
bir konuğum sadece: erkek ve yorgun ten durgun; en kestirme yol günah: merhaba şehir .......................................-artık ay büyürse yalandır- ikiye katlanmış bir evin içinde çocuklar anneler ve babalar kadar katılaşır içindeki prens ölür öpülüp durdukça: nereden kapansa kapı sen biraz dışarıda kirli bir tabak gibi bırakır kalbini yol yorgunu her şeyi bilen yazdan yapılma acı birisi öldürülmüş gibi erkenden sabah gözlerin küser kendiliğinden anlasan uyanmazsın: perdeleri çektikçe bir aydınlık aynanda çekirge sürüsü yeni örgütlenmiş bir anlam: bundan daha yalnız olamazsın istediğin sessizlikse önce kalbimi durdur sözün acısı: vişne lekesi Onur AKYIL |
#1924
|
|||
|
|||
![]()
FAİLİ MEÇHUL SEVİŞMELER
göğüs kafesimde yaralı bir aslandı zaman kalbimin üstüne gizlediğim cep aynasına yansıyan düşlerim adımı aylara günlere ayırdım,taramayı unuttuğum saçlarında hüzün lekeli kıvırcıklar,arzan bir bıçak gibi yürürken bileklerime kanlı pazar,boyasını dudaklarında incelttiğim ömür alevin yanılttığı köhne duvarda adreslerde kayıp sözcüklerde gaip meçhulüm her aşkta geçen sadece zaman mı bu et pazarında günlerin pençesinde kanayan gümüş renkli güzellikler boğdum ben canımın özsuyunda temize çekilen bir kutsal kitap arefesinde ellerin gece trenlerinin nemli pencerelerinde kampanalara yazılan söz,nem kaldı işte. soğuk bir rehinci şimdi ruhum isli bir demir hep acı mıdır aşktan alacağımız azalttık yitti seviştik bitti bu terminal kalabalığında kirlensin diye bakışlarımız Mehmet ERSOY |
#1925
|
|||
|
|||
![]()
ASIL ADALET
İnsanlarda tek sıcak kanun Üzümden şarap yapmaları Kömürden ateş yapmaları Öpücüklerden insan yapmalarıdır ............... İnsanlarda tek güzel kanun Suyu ışık yapmaları Düşü gerçek yapmaları Düşmanı kardeş yapmalarıdır Hep var olan kanunlardır bunlar Bir çocukcağızın ta yüreğinden başlar Yayılır genişler uzar gider Ta akla kadar çev: A.Kadir, sf.120 (P. Eluard, Seçme Şiirler, Yön, 1992) |
#1926
|
|||
|
|||
![]() ÇİMÇİÇEK çatılara çıkarım çapkın çiçek tozlarıyla yaprağına düştüğüm kiraz ağacında raks yalınayak gülümser gül kokulu notalarla şaraptan sarhoş olmuş kadehlerle buluşurum hayatın goncasıyla upuzun kumlarda ay ışığında kanıma kıvılcım koyan hoppa sular yamacında başıboş isyanlara sarılırım viran yüzlü varoşlarda cebinden açlık taşan ten kokusuyla sarsıla sarsıla sapsarı güllere çaldığım hiç bilinmeyen kırmızılarla gülücük büyütürüm çekingen kirpik tarlasında taze yurtta sözcük açan çimçiçek çocuklarla sazların jazz çaldığı hayali öpücük vahasında ansızın yollara düşerim ince fesleğen kokusuyla iliğime işlemiş mutsuzluk yağmuruyla savrulup sokaklarda kuruyan gözyaşı kahkahası umutlarla bir dil izi bir aşk izi bırakırım yavru kedi tadında yitirilmiş düş kırıntılarıyla evcilik oynayarak gönlümden geçen yem kokulu muhabbet kuşlarıyla merhaba derim tohum gözlü bulutlara, merhaba zaman ilk gençlik şarkısıdır eskimez yolculuklarda bakın boşlukta bulduğum mavi meşeye, bakın ne harika Fergun ÖZELLİ |
#1927
|
|||
|
|||
![]()
SİZİN SAYILARINIZ BENİM KELİMELERİM VARDI
Sizin sayılarınız vardı ya benim kelimelerim Hep erken doğardı ağzımda tutamazdım Sevgileriniz naftalin kokardı beklemekten Ah göllerin balçıkları yuttu, beni sizin gözleriniz Sazlık. Sizin sokağınız vardı ya ben boğuldum Zaten çok dardılar ya da ben hep kalabalık Elleriniz lambalı çıplak durulmaz Ah bin çıkarlı sokaklarınızda her an kurban ve ziyan Yazık. Sizin iblisiniz bile eğitimli dans etmeyi bilen aslanım Yürü be koçum, “kim tutar beni”ydiniz ya da lades neşesi Size yakıştı aferinler sizin, üstelik bir şehir kadar çoktunuz Ah soysuz kahramanlıklarınızda onca kül ve yara Dağınık. Sizin hikâyeniz upuzun ve korunaklı sabah ayazında Pusuya eğimli düşlerinizde şehvetli diş izleri Sizsiniz özel ve mülkiyet, gerisi gürültüsünde uykusuz Ah benim eskilerim tozlu belki de göründüğüm ayna Kırık. Hayriye Ersöz |
#1928
|
|||
|
|||
![]()
BU KIRLANGIÇLAR GİTMEMİŞLER MİYDİ?
Giden gelen yok. Bir titreşimdir bu. Duragan fulyanın üstünde arı Bir diyapazon gibi titremekte. Kırlangıç Tarihsizdir. Belleğim sarsılıp duruyor denizde. Martı bir uçta kanat, bir uçta ses. Ya sabah, ya öğle. Gemici ve bulut, Güneş ve yağmur kıl payı bir dengede. Dolu bir boşluğu doldurup boşaltmak işimiz Ölülerle, gecelerle, sümbüllerle Melih Cevdet ANDAY |
#1929
|
|||
|
|||
![]()
Desem ki....
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorun denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lâzım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimattansin, nimattansin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Be sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların seslerinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı |
#1930
|
|||
|
|||
![]()
BİR AŞKA VURAN GÜNEŞ
Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar; Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden; Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor. Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor Ufkunuzda camları göksel konağının Ve bir yaz akşamı buhurdan gibi tüten Hanımellerinin morumsu buğusunda Bekliyor bahçenize dönük balkonunda Sarmaşık gülleri kokladıkça kırmızı Hüzünler, japonfenerleri arasında. Öyle günler var, öyle anlar, hiç bitmeyen! Nasıl bir ışık emmişler ki sevginizden Ansızın başka bir yüzle güzel, kopmuşlar Büyük Irmak'tan, ayrı düşmüşler desteden Yağmışlar ilkyaz yağmurlarınca ve özlem Açmış yaban çiçeklerini tarlanızda. Ölümsüz günler onlar, bir hiçle beslenen; Zaman dışı güvercinler, uçma bilmeyen; Uzay ötesi ovalar, ayak değmemiş; Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş. Esrir kim bassa o toprağa ve kim tatsa O yemişten. Balla dolar testi, açılır Açılmayan kilit, çiçeğe durur badem Dolanır bilgelikle mutluluk yüreğe. Ak bir bulut bekler üstünüzde havada Kuşlar iner, devinme birden bitiverir Çıt çıkmaz evrenden. İşte ortadasınız Havuz, ağaç, deniz, ne varsa size göre. İşte aydınlık size göre. Kısarsınız Güneşi, gökyüzünü yakarsınız. Neden Sonra, uzaklarda çektirilmiş bir resim Gibi kalır aklınızda, gölgeniz, duru Küçük bir bahçede susar gibi yaparak Karşılıklı gizemlere daldığınız gün. Oktay Rıfat Horozcu |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|