|
|||
---|---|---|---|
|
#2101
|
|||
|
|||
![]()
ÖNDEYİŞ
Bedenim üşür, yüreğim sızlar. Ah kavaklar, kavaklar... Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular. Orda kaldı yanağımın yarısı, Kendini boşlukla tamamlar. Omzumda bir kesik el, Ki durmadan kanar. Ah kavaklar, kavaklar... Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar Metin Altıok |
#2102
|
|||
|
|||
![]() PAS VE GÜNEŞ Ömür çıkınından sarkmaya başlayınca güneşin eli ..........bir umut fiyaskosudur anla ki daldığın sev da gölü: ..........pervazı aşınmış kapının önünde üç-beş nöbeti!.. Eski tadı yok girişin ve çıkışın, gülüşün ve ağlayışın; ..........coğrafya dersinde tırmandığım tepeler bile aşınmış, ..........haberi yok elimin ayasında esen heves yelinin!.. Koştum sana geldim ey karanlıkların gizli iyiliği, ..........acımasız gerçeğin aydınlığı!.. Koştum sana geldim, ..........aklımı ısıtmıyor eylül güneşi, bir dilim medet!.. Unutulmuş bir iyilikti binip gittiğimiz ömür kısrağı, ..........bütün iyilikler gibi unutulmaya yazgılı. Umutlar gibi ..........pembe, çözüm değilse de ölüme. kaygılardan azade!.. Gün görmüş sevdalar gibidir yine de eylül güneşi, ..........sarkmaya başlayınca bohçasından kızların ördüğü tül ..........yoklar pencereleri rüzgarın eli, menteşeler paslı!.. Hüseyin ATABAŞ |
#2103
|
|||
|
|||
![]() YAZDIKLARIM İNANMAYACAK BANA yarısı ağzımdan düşmüş kabak çekirdeği gibi huzursuz dolanıyor dilimde sözcükler bu sevişmezlik bildiklerimin hakkını yiyor acı söz sürülmüş gibi kokuyor cümleden tatlı bakışlı dilbaz hikâyelerim sanki başka bir dile tayinim çıkmış da selam olsun gelmiyormuş şiirden artık bundan emekli olursunuz diyor söz demeyeyim şimdi, şom ağızlı hayatınızda kim var gibi zevzek şeyler benim de kim diye bir sorum var boşuna gayretlenip durur harflerim yazdıklarım inanmayacak bana geçmiş geçmiş mi zaman ama ne zaman ordayım kedinin kumunu bellediği gibi aşk düşebilir kaygan ömür işaretleri hayatım girmek tehlikeli ve yasakmış, güleyim bakamam, her dakka ruhumu ardından toplayamam demediler ama, çocukluğum istenmezse anlarım yoksa nasıl sürdüreyim şu kalbimin neslini ölmeyen dostlarım var, desem uyusam erken kalkıp yürüsem, kuş görsem Kâğıt köşelerinde küçücük kaldım kıskandım ıslandım ama çok usandım şu ağlayan kenar süsünü bitirsem artık Zeynep UZUNBAY |
#2104
|
|||
|
|||
![]() İNCEDEN döndüğümde elinde inceden siyah ve seni kimseye senin gibi anlatamayacak bir iplik parçası gibi hüzün kalacak üzerinde dinlenen üzerinde senin olmayan kirlice siyah ve uzunca elbisen olacak eteğinden sallanıp sen geçmişini kovalarken ayaklarının altını yakan saçılmış yüreğinin kumdan parçalarına bata çıka uzayan o iplik döndüğümde elinde inceden siyah ve beni sana anlatamayacak benden kalmayan inceden hüzün hüznü gözlerine gizlemiş sözlerim saklandığın yerden seni söküp çıkaran ellerim inceden aşk inceden giz inceden siyah bir iplik kadar koparcasına hüzün Emrah ALTINOK |
#2105
|
|||
|
|||
![]() ÇAPALI KARŞI Kollarında eski balık dövmeleri teodor kasap perhiz ahali içmez ay türkçe rakı çıkmıştır kapalı ve geniş muhlis sabahattin'den ayşe opereti ne güzel bir hiç Üç yıllar var ki minyatürlere mahkûm teodor'un o eski balık dövmeleri ay osmanlılaşmış abi tüfekçi olmuş ve korkunç taş gülmekler muhlis'te gibi merdivenli bir sokaklar uzatmış çiçek bahçelerine kaçabilsin ayşe atlı tramvaylarla ne güzel bir hiç İşte o biçim gecelerde kucaklamış getirir enflasyon arkadaşlarını kova abdülhamit akşam gazeteleri dağlar gibi yalnızlık ne güzel bir hiç. Ece AYHAN |
#2106
|
|||
|
|||
![]()
KURTÇUK VE ÇOCUK
vınlıyor çürüyüşü kurtçuğun çürüyüşü sıra kurtçuğumuzun "saydam yaz gecelerimizin içobur ayışığına sunmak için en uygun simge-hayvan o" diye düşünüyor, çoktan aynanın karşısında yaşamını düzeltirken kaybolmuş çocuk: derisindeki d harfi görülecek kadar ıssız... oda-salon uğramamış kafka'cıl falanlığında çıkartıp üstünden oluşu, bir taşın üstüne bırakıp gidiyor; kendini okumaktan usanmış bir mektup gibi -kimse dokunamaz ya ona- öyle... neden sonra anımsıyor, fırlayıp korkuyla soruyar gidene çocuk: "olmuşluğun var mıydı hiç elinden bir tek zaman gelmeyen ustam benim?" Erdoğan KUL |
#2107
|
|||
|
|||
![]() AY IŞIR BEN ÜŞÜRÜM Gözleri oyulmuş bir karaltıdır zaman çok üşüdüğüm ateş mahzeni diyelim her seferinde buzu közle ovarak yaramı onardığım korunak rüzgarın sessizlik döktüğü oda kan rengi bulutların gölgesi diyelim sırları dökülen aynada yüzüme küsme kararım denizin kabarması, dağılması kumun kalbimdeki kıyıların ağlaması diyelim paramparça ömrün koyaklarında güle girdap sızması ne desem eksik; ay ışır, söz büyür sevgilim Zeki KARAASLAN |
#2108
|
|||
|
|||
![]() KIRIK DÜVEN ESKİ TÜRKÜ DEDEM Son yaprağıydı ağacın Gövdesinde onulmaz sızı Bin dokuz yüz üçte baktı dünyaya Göçüşü ilk haziranı ikinci binyılın Omzunda taşımıştı çocukluğumu Geçerken Karasu ırmağını Kanatlarında boy vermiş Gençliğim keven.. Kızgın öğle güneşi Öterdi ardıçkuşu Hayatı derin yarıklarda Kirkor YETEROĞLU |
#2109
|
|||
|
|||
![]() BİR GÜN SABAH SABAH Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni: Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç ten. Vapur düdükleri ötmektedir. Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz. Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam... Yolculuğum uzun sürmüş oldukça Gece demir köprülerden geçmiştir tren. Dağ başında beş-on haneli köyler, Telgraf direkleri yollar boyunca Koşuşup durmuş bizle beraber. Şarkılar söylemişim pencereden. Uyanıp uyanıp yine dalmışım. Biletim üçüncü mevki, Fakirlik hali. Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, Sana Sapancadan bir sepet elma almışım. Ver elini haydarpaşa demişiz, Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl, Hava hafifden soğuk, Deniz katran ve balık kokulu. Köprüden kayıkla geçmişim karşıya, Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu... Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıkdır, mahmursundur. Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç ten. Fabrika düdükleri ötmektedir. Turgut UYAR |
#2110
|
|||
|
|||
![]()
ELLERİN DEĞİNCE DENİZLERİME
kalkıp bir ağacı suluyoruz ellerinle yağmura bakıyoruz hep yağıyor pirinçhan'da bir gramofon -beni kör kuyularda… ellerin öylece duruyor masada kuyum ustası ellerin bir şunu unutmuyorum gülerdin, şenlenirdi bahçelerim ben alıp ellerini uzaklara gideyim ardım sıra kambur cüce çevirsin çemberini alıp gideyim ellerini… ellerinin tenimdeki gül dövmesini kaç kış uyudum unuttum karlar nasıl erirdi soğuk göllerde paslı dilim ağulu dilim kekeme çamaşır günleri kapı önleri sevişmeme saatleri evlerin, bir peygamber çiçeği ağızda yarım bir cüzle beni ezberle diyor, beni ezberle bir bunu unutmuyorum, bir de parmak izlerini, ateşler içinde kaç vurgun kaç hastalık ölmedimse, telkari gümüş ellerin, işlediği için bir gül bir daha köklerime bir şunu unutmuyorum aşk en güzel yenildi ellerin değince denizlerime Çiğdem Sezer |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|