|
|||
---|---|---|---|
|
#1
|
|||
|
|||
![]() Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. Inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! ! Can Yücel
__________________
bir yolcu\" |
#2
|
|||
|
|||
![]() Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar Öyle dalmışım ki bu akşamüstü, Komşu arsadır gözümde gökyüzü. Ben dünyadan bihaber bir çocuğum, Kayıp zıpzıplarımı arıyorum. Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar. Cahit Sıtkı Tarancı
__________________
bir yolcu\" |
#3
|
|||
|
|||
![]()
ELLERİMDE YOKLUĞUN
Sessizliğin silueti Omuzbaşlarımda Söğütlerin toprağa yağdığı Yerde ve zamanda Yokluğun değer saçlarıma Ürperirim. Dağlar dağ biçimindedir, serviler servi Ve Her akşamki yerindedir yıldızlar. Erimiş pırlanta döker ay sulara Bir suya bir yokluğuna uzanır ellerim Yoğunluğundur, tutabildiğim. Nuran Harirî
__________________
bir yolcu\" |
#4
|
|||
|
|||
![]()
ELLERİN
görmüştüm şimdi hayal meyal bir kuş uçmuştu ışığa hep ışığa uçmuştu kanadında selam uçmuştu... hatırlıyorum gelinciği görmüştüm sarı sarı buğdayların içinde öyle kızıl öyle boynu bükük yaşamaya durmuştu... yolu yok ellerini yazacağım bu şiire ellerin ne kuş ellerin ne gelincik ellerin buğday ellerin ışık... Nevzat Tekin
__________________
bir yolcu\" |
#5
|
||||
|
||||
![]() ELLER Masamda kıvranıyor bir şiirin iskeleti Düş başlamıyor ki ağsın pencereden Bahar göç çalışıyor yerleşikler yurdunda Çerden çöpten edevat, kömürden iş yerleri Gözleri yok çırakların ağarmayan şafağı görecek Bir şey üretmiyor dumanı tütmeyen fabrika Akmayan suyundan içtim yapılmamış çeşmenin Yayınlanmamış gazetede kapışıldı vukuatım Basıldık yok sevgiliyle öpüşürken Kurulmamış partiden ihraç edildim Kalabalıkta vuruldum, hiç gören olmadı Ağzımda tadı ekilmemiş buğdaydan ekmeğin Ve göz görüyor, ayaklar basıyor toprağa El dokunuyor, ten hissediyor, oluk boşalıyor... Tahir ABACI
__________________
ellerin kına türküsü dokunsam iliklenir parmakların parmaklarıma Â*emre gümüşdoÄŸan |
#6
|
|||
|
|||
![]() Ellerin Değince Denizlerime kalkıp bir ağacı suluyoruz ellerinle yağmura bakıyoruz hep yağıyor pirinçhan***8217;da bir gramofon -beni kör kuyularda***8230; ellerin öylece duruyor masada kuyum ustası ellerin bir şunu unutmuyorum gülerdin, şenlenirdi bahçelerim ben alıp ellerini uzaklara gideyim ardım sıra kambur cüce çevirsin çemberini alıp gideyim ellerini***8230; ellerinin tenimdeki gül dövmesini kaç kış uyudum unuttum karlar nasıl erirdi soğuk göllerde paslı dilim ağulu dilim kekeme çamaşır günleri kapı önleri sevişmeme saatleri evlerin, bir peygamber çiçeği ağızda yarım bir cüzle beni ezberle diyor, beni ezberle bir bunu unutmuyorum, bir de parmak izlerini, ateşler içinde kaç vurgun kaç hastalık ölmedimse, telkari gümüş ellerin, işlediği için bir gül bir daha köklerime bir şunu unutmuyorum aşk en güzel yenildi ellerin değince denizlerime (Agora, 39) Çiğdem Sezer
__________________
bir yolcu\" |
#7
|
|||
|
|||
![]() ELLERİME SIĞMAYAN Kırık bir testidir eşikte duran. Ovaya yayılan acı bir sudur. Oysa sığmaz gecenin gözleri yanan mumlara, ellerime sığmaz bir yara içinde büyüyorum akan suyun tadı kaplanın gözlerinde durur gitgide organlarıma karışıyor talan edildikçe kadim yerler. Mumlarda tükenen gecenin gözlerine bakıyorum sen büyüyen bir fısıltıyla çıkıyorsun geceden gündüze dağılan nar tanelerini örtüyorsun karanlıktan aydınlığa açılıyorsun. Çocuk giysiler içinde mavi bir gecede ağaç dibinde telaşlı bir karınca yuvasında koyu ve diri kokunu duyuyorum. Ellerimde suyun asi yüzü kınında terli bir bıçak. METİN FINDIKÇI
__________________
bir yolcu\" |
#8
|
|||
|
|||
![]() ELLERİN AVUCUMDA İKİ ATEŞ DAMLASI Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün, Gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam. Kızım benim, nazım benim, Gurbet elde sazım benim, Yalazlanmış can tanem, Körpe dalım, bir tanem. Sisini, gözlerimin içimdeki dumanı Seziverdin de sanki; Acılandın uykunda, Sızlandın huysuzlandın... Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum! Kolsuz kanatsız kalmış Geceden beri başucundayım. Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük, Kabukları koparılmış yaralar gibi Uğulduyor beynimde. İtiraf etmeliyim ki, yavrum, çekip gitse de bir bir Ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair İçimi dişleyen düşünceler, Senin bir gülücüğün şimdi Yaşamam için bana yeter. Geceden beri başucundayım.. İşte, sabaha dayandı gün! Aşsız, işsiz, kuruşsuz Bir ıssız bayırdayım. Bebeğim, canımın kıvırcığı, Boranda, fırtınada sürgün vermiş tomurcuk. Üzüm tanem, nar tanem, Acar yanım, bir tanem.. Kim kime, dum duma bir tufandayız; Günlerin ağzında kara bir gül Dikenleri tenimize dayanmış. Ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız.. İnim inim uykunda nasıl da yalnız Yanıyor yüzün yavrum, Yüreciğin kaşlarında tütüyor, Ellerin avcumda iki ateş damlası. Tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz, Kendi kollarımızdan başka Saranımız yok bizim. Yazım benim, güzüm benim, Yemin olmuş sözüm benim. Sana kuş bulmalıyım, Sana düş bulmalıyım, Gidip iş bulmalıyım... Koynunda çırpınırken böyle çaresiz Kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat Zehrinle tanıştırdın. Alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın! Onurumuz... Senin için sakladığım tek servetim bu yavrum. Süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz. Sızım benim, gizim benim, Gurbet elde izim benim. Ateş almış taş altında kalmışız, Gün olur hesabını sorarız elbet. Nihat BEHRAM
__________________
bir yolcu\" |
#9
|
|||
|
|||
![]() ELLER İLAHİSİ Ellerini görsem oğlumun Uzun esmer parmaklı ellerini Onları özlüyorum Üç yaşına yağan karda Kızarmış, ısıttım öpe hohlaya Ozanda el-ücra çağrışımı yapan Alucra kışları Bir elim elinde sabaha dek Öteki yorganının üstünde Üşümezdi artık örttüm sardım ya Görsem ellerini oğlumun Ardında bağlı durmasa Kalmasa Alucra sisler içinde Gevaş'a kurtlar inmese Cano kızak yap oğluma Uçar gider göle doğru Çığ düşer, Artos'a salma Ellerini görsem oğlumun Dizgini tutarken atının üstünde Sağrısı yelesi al ürpermede Ferhan usul usul titrese Ellerini görsem oğlumun Yeşil söğüt dalını incelikle Kuş sesleriyle değiştiğinde Beş yaşında çalışkan ellerini Uçtu gitti kitapların ardında Uçtu gitti kalemlerin ardında Gülten AKIN
__________________
bir yolcu\" |
#10
|
|||
|
|||
![]() Anlatamıyorum Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli
__________________
bir yolcu\" |
![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|