![]() |
Söz
Yazılsam ayrılığın menziline söz nereye uçar yalnızlık nereye sensiz nereye acılar Nereye uçar gökyüzü ses nereye uçar öyle sevmişim ki seni ölüm nereye bensiz. Refik Durbaş |
Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbire oldu; Mavi birdenbire. Her şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. Yemiş birdenbire oldu. Birdenbire, Birdenbire; Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... Aşk birdenbire oldu. Sevinç birdenbire. Orhan Veli Kanık |
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım... NAZIM HİKMET RAN (Bir cezaevinde, tecritteki adamın mektupları) |
"Mavi, maviydi gökyüzü" şiirini paylaşır iken yanlışlıkla bir sitenin reklamını yapmışım site ile bir alakam yoktur sadece şiirleri okumuştum ordan kaldırabilirseniz memnun olurum bilginize arz ederim:) temize çekeyim şimdi şiiri...
Mavi, Maviydi Gökyüzü Mavi, maviydi gökyüzü Bulutlar beyaz, beyazdı Boşluğu ve üzüntüsü İçinde ne garip yazdı... Garip, güzel, sonra mahzun Işıkla yağmur beraber, Bir türkü ki gamlı, uzun, Ve sen gülünce açan güller. Beyaz, beyazdı bulutlar, Gölgeler buğulu, derin; Ah o hiç dinmeyen rüzgar Ve uykusu çiçeklerin. Mor aydınlıkta bir çınar Veya kestane dibinde; Mahmur süzülen bakışlar İkindi saatlerinde.... Birden gülümseyen yüzün Sabahların aynasında Ve beni çıldırtan hüzün İki bakış arasında. Kim bilir imdi nerdesin? Senindir yine akşamlar; Merdivende ayak sesin Rıhtım taşında gölgen var. Ahmet Hamdi Tanpınar |
Sen ve Gökyüzü
Bir güzelim sensin, bir de gökyüzü, Gerisi denizler ötesi, hepsi. Gökyüzüyüm gündüzüyle, gecesiyle, Sen güzelim aşkıyla, neşesiyle Uyumlu, esgin, el ele, ikiniz, Mutlarla bezer, gönendirirsiniz Ömrümü, kıyısında bir akşamın. Bu kutlu anlarında yaşamamın Solumayı bile unutuyorum; Sanki ölümsüzlüğü tutuyorum! Ya o gökyüzü; öylesine mavi Üstümüzde, öylesine ebedi O gökyüzü ve öylesine gerçek; Büyük, büyük, büyük, kocaman çiçek. Ahmet Muhip Dranas |
Gökyüzü, Uçurtmasıdır Tanrının Nasıl unuturum, özenle katlanmış bir mendili üstünü başını yırtmış çocuk gülüşüme düğümlenen hatırlamak bir kuş unutmak gökyüzü... Nasıl unuturum, sığ ırmakların gürültüsünü duyuyorum bana doğru eğildiğini sanki daima yalnızmışım gibi... hatırlamak bir kuş unutmak gökyüzü... Nasıl unuturum, kim tuttu ellerimi istediğin kadar dokun bana gözler, daha çok anlar ellerden hatırlamak bir kuş unutmak gökyüzü... Nasıl unuturum, yüzüme kimin dokunduğunu güneşi, suyu ve ateşi gördüğümü kendimi hiç görmediğimi... 21 Haziran 2001 Üsküdar A. Ertan Mısırlı / Bahçe Dergisi Sonyaz 2001 sayısı |
Göğe bakma durağı
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım Turgut Uyar |
Yıldız Kokuyordu Gökyüzü Bir aşklık yer aradık güvertede iliştik ayışığına tuttuk yüzümüzü. Uçuştu saçlarımıza serpiştirilmiş tek tük ağarmış tel açık kalmış göğün penceresinden. Yıldız kokuyordu gökyüzü. Işıklarını sarkıtmış suya kımıldıyor şehir seçilmiş düşler tutturulmuş yakaya el tersiyle itilmiş sığıntı dün. İskelede dantelli bluzumun fırfırıyla oynaşırken rüzgar çekip gitti 'kalın sağlıcakla'sız vapurumuz usuldan içime dönmüştüm bile çoktan çimdiklenmişti hüzün. Oya Uysal |
GÖKYÜZÜ YOK BAŞIMDA gözlerim, görmekten öylesine kanıksar ki duvarları, bir şey görmez olmuş artık kör. binlerce duvar yükselir içimde sanki gökyüzü yok başımda, yalnız binlerce duvar. sert atışı yorgun zayıf kalbimin en büyük düşler bahçesinde hep yeşeren. rus ruleti sanki içinde bir yaşamın ki usta bir yangın başlamış orda inceden. yalnız tutuşur haresi bazen, usulca, derken bir ışık sızar da, geçerek hava boşluğu altından kapının, kalır derinlikte çöker de. (20 Eylül 1980-Mamak) Koray Feyiz |
Gökyüzü
Bu ne bu Bu noksan gökyüzü ne Bu mavi nemenem mavi Neyin nesi bu bulut Erkeklik oldu mu be Metin Eloğlu |
şu Anki Saat: 22:08 |
Powered by vBulletin
Şiir Akademisi Forum